Sürpriz

4K 227 365
                                    

Gözlerimi aralayıp saçları yüzüne dağılmış olan Louis'ye baktım. Biz iki akıllı odanın ortasında birleştirdiğimiz yataklarda yan uyumuştuk. Kendimi biraz yukarıya ittirip kafamı aşağıya doğru bıraktım. Louis hareketlenmeye başlayınca gözlerimi ona çevirdim. Gözlerini kırpıştırıp kendine gelmeye çalışıyordu. İyice bana sokulduğunda onu kendi üstüme çektim. Gülümseyip aşağıya doğru sarkmış olan yüzümle aynı seviyeye geldi. Dudaklarıma uzun bir öpücük bırakıp geri çekilerek ellerini saçlarımda gezdirdi.

"Böyle uyumak kimin fikriydi?" hatırlamadığımı belirtmek için alt dudağımı büzdüm. Alt dudağımı dudaklarının arasına aldı. Ellerim belini okşayarak kalçalarına indi. Geri çekilip nefes nefese bana baktı.

"Hayır Lou, durmalıyız." Çünkü bu bakışın ne demek olduğunu biliyordum. Bir aydır ne zaman bu kadar yakınlaşsak aynı bakış oluyordu ve aynı istek. Gözlerini kaçırıp iç çekti.

"İkimizde birbirimizi seviyoruz değil mi? Neden durmak zorundayız?" gözleri tekrar gözlerimi bulduğunda maviler çoktan dolmuştu. "Beni istemiyor musun Harry?" yerlerimizi değiştirip burnunu öptüm.

"Bebeğim bunun isteyip istememekle alakası yok. Henüz-" lafımı kesip beni üzerinden ittirmeye çalıştı.

"Çok erken. Biliyorum." Beni iten ellerini tutup avuç içlerini öptüm. Sonra omzuma bıraktım.

"Güzelim ikimizde bu konuda çok deneyimsiziz. Zarar görmeni istemiyorum." sesimi yumuşak tutmaya çalıştım. Saçlarını geriye doğru ittirip alnını öptüm.

"Beni oraya götür." Ne dediğini anlamadığım için yüzüne bakmaya devam ettim. "Beni sevgili olduğumuzu söylediğin yere götür Harry." gülümseyip kafamı salladım.

"Tamam. Önce güzel bir kahvaltı yapacaksın. Sonra gidebiliriz." ayağa kalkıp onu da kucakladım.

"İndir beni. Sonra diğerleri gördüklerinde dalga geçiyorlar." alt dudağını büzerek bana baktı.

"Kim dalga geçiyor seninle?" burnunu öpüp yere bıraktım.

"Herkes." kollarımı sırtına dolayıp onu kendime çektim.

"Neyinle dalga geçiyorlar? Kötü bir şey yapmıyoruz ki." ellerini göğüslerime koyup okşadı.

"Sen sürekli beni kucaklıyorsun ya da bacaklarına oturtuyorsun. Bebek gibi olduğumu söylüyorlar."

"Sen zaten benim bebeğim değil misin?" gülümsediğinde bende gülümsedim. "O yüzden onları umursama. İstediklerini söylesinler. Ben seni kucağıma almaktan ya da bacağıma oturmandan mutluyum. Diğerlerinin dediklerinin ne önemi var ki?" göğsüme başını yaslayıp burnunu sürttü. Çenesinden tutup kafasını kaldırdım. Dudaklarına hafif bir öpücük bıraktım.

"Hadi kahvaltıya." kafasını salladığında kapıya yöneldim. Elimi tutup beni durdurmaya çalıştı. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım.

"Pantolonunu giymeden nereye?" Önce bacaklarıma bakıp tekrar ona baktım. Omuz silktim.

"Ne olacak ki? Beni böyle çok gördüler." kaşlarını çatıp tişörtümün ucunda tutup kendine çekti. Yüzümü ellerinin arasına alıp yüzlerimizi yaklaştırdı.

"Seni öldürürüm. Bir daha hiç kimsenin yanında böyle dolaşmayacaksın. Anladın mı?" Ellerini yüzümden çekip geri çekildi. "Şimdi pantolonunu giy Harold." Ben şaşkınca ona bakarken o gülümseyip dolaptan pantolon çıkardı. Birini benim kafama atıp diğerini kendisi giydi. İyice bana benzemeye başladığını fark ettim. Bana attığı pantolonu giyip yanına yaklaştım. Arkasından sarılıp ensesini öptüm.

Tiny | Larry Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang