"O kendini ne sanıyor?" Jisoo evin içinde ileri geri yürümeye devam ederken, bütün apartmanın duyabileceği bir sesle bağırdı. Taehyung'ın bana söylediklerini ona anlattığımda tam anlamıyla çıldırmıştı. "Sakin ol, Jisoo be—" Sözlerim, Jisoo'nun bana attığı öldürücü bakışlar yüzünde kesildiğinde, korkuyla ona baktım. "Nasıl sakin olmamı beklersin Lisa? O pislik hem seni aşağıladı hem de tehdit etti. Bunu onun yanına bırakamayız!"
İrileşmiş gözlerimle Jisoo'yu izlerken, dudaklarına küçük bir gülümseme yerleşti. Tanrım, hayır. Bu gülüşü biliyordum.
Jisoo, kaos istiyordu.
"Hayır," dedim hızlıca. "Aklında nasıl sinsilikler geziniyor bilmiyorum ama unut onları!" Jisoo sözlerimi görmezden gelirken, sinsi bir sırıtışla bana bakmaya devam etti.
"Madem savaş istiyor," dedi dramatik bir edayla. "O zaman ona istediğini vereceğiz!" Jisoo'ya gözlerimi devirirken, işlerin daha da çığırından çıkacağını hissedebiliyordum.
"Ve bu yolda en büyük yoldaşımız kim olacak, biliyor musun?" Kaşlarım havalanırken merakla ona baktım. Ellerini beline yerleştirirken gururlu bir ifadeyle konuştu. "Bayan Min."
"Neyin peşindesin Jisoo?" Ağlamaklı bir sesle konuştuğumda, o hala sinir bozucu bir şekilde gülümsemeye devam ediyordu. "İlk görevimiz, onu sana ettiği hakaretler için pişman etmek ve ikincisi ise, onun bu apartmandan defolup gitmesini sağlamak." Kararsızlıkla Jisoo'ya baktığımda, derin bir nefes alarak yanıma oturdu.
"Onu sevdiğini biliyorum Lisa ama o senin sevgini hak eden biri değil." Söylediklerinde haklı olduğunu biliyordum. Her ne kadar Jisoo'ya bile belli etmemeye çalışmış olsam da, Taehyung'ın kelimeleri kalbimin en derinlerinde kapanmayacak yaralar açmıştı.
Çirkin. Hiçbir zaman güzel bir kız olduğumu düşünmemiştim, bu gerçeği kabulleneli uzun bir zaman olmuştu ama aşık olduğum çocuktan çirkin kelimesini işitmek, gururumu incitmişti. Ben her ay o aptal apartman toplarında onun burada kalabilmesi için Bayan Min'e neredeyse yalvarırken, onun bana yaklaştığı bu tavrı hak etmiyordum.
Evet, belki gerçekten gay değildi ve benim olayları yanlış anlamamdan dolayı zor bir duruma düşmüştü ama artık yapacak bir şey yoktu. Jisoo haklıydı, daha fazla onun karşısında ezilmek istemiyordum.
"Tamam," dedim net bir sesle. "Yapalım." Jisoo eliyle saçlarımı karıştırken mırıldandı. "Evet be, işte benim kızım!"
"Peki," dedim heyecanla bana bakan arkadaşıma. "Ne yapacağız?" Jisoo tekrar ayağa kalktığında, koşarak odama gitti. Elinde ufak bir not defteri ve kalem ile geri döndüğünde merakla ona baktım. Deftere hızla bir şeyler yazıyordu ve işini o kadar ciddiye almış görünüyordu ki, sesimi çıkaramadan sadece yazdıklarının bitmesini bekledim. On dakika kadar süren, benim için oldukça uzun geçen bir bekleyişin ardından defteri okumam için bana uzattı.
Kim Taehyung'ı Yaptıklarına Pişman Etmek ve Lisa'nın Süs Köpeği Haline Getirme Planı: Aşama 1
Başlık gözlerimi devirmeme sebep olduğunda istemsizce kıkırdadım. "Süs köpeği mi? Cidden mi Jisoo?" Benim aksime oldukça ciddi bir ifadeyle omuzlarını silkerken konuştu. "Evet, aynen öyle."
Gülerek deftere yazdıklarını okumaya devam edeceğim sırada, defteri hızla elimden aldı ve ayağa kalktı. "Daha sonra okursun, şimdi yapmamız gerekenler var." Kaşlarım havalanırken sorarcasına ona baktım. Ellerimden tutup beni oturduğum koltuktan kaldırdığında, saçımın bir tutamını parmaklarına doladı. "İlk olarak, bu sıkıcı siyah renkten kurtulmamız gerek."
Ona kafa karışıklığıyla bakmaya devam ederken, bütün bunların sadece bir başlangıç olduğunu hissedebiliyordum. Korkmuyor değildim ama Jisoo'ya kendimi çoktan teslim etmiştim. En yakın arkadaşıma güvenmekten başka bir şansım yoktu.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Ben bu hikayemi yazarken çok eğleniyorum, umarım sizde benimle aynı düşüncelere sahipsinizdir. ^^ Ve bir de, Lisa'ya her rengi yakıştırdığımdan dolayı, hikayede saçlarını hangi renge boyatmalı bir türlü karar veremedim. Fikirlerinizi söylerseniz sevinirim. 🖤
