0.4.

105 3 0
                                    


Lamba yanardı.

Lamba sönerdi.

Nefes alıp vermek gibi, yaşamadan ölmek gibi, göz açıp kapamak gibi. Oysa hiç benlik değil. Babam küçükken hayattaki tek kuralın özgürleşirken yakalanmamak olsun,
derdi. Belki ona yakalanmamam gerektiğini belirtiyordu. Bilmiyordum. Onunla pek iyi anlaştığım söylenemezdi.

Gelirdi, bir şeyler anlatırdı.

Dinlerdim çünkü kahrolasıca taktir edilme duygusu bir tek onda harekete geçiyordu.

Başımı okşayıp aferin dediği günler nasıl mutlu olduğumu hatırlıyorum. Güneşin doğup batması gibi. Çizimlerimi geliştirmek için kurslara giderken nasıl övgüyle benden bahsettiğini hatırlıyorum. Kafaya dikip, zirvede hissetmek gibi.

Ama onun yaptığı kelebeği arı kovanına alıştırmaktı.

Her yanım yapış yapıştı, kanatlarım hareket etmiyordu, arıların sesinden esen rüzgarı hissedemiyordum, kovandan dolayı dışarı göremiyordum.

Tutsaktım.

Asıl ilginç gelen ise artık arı kovanından kaçmaya çalışmıyordum.

Adal'ın kapısını tekmelemeye devam ettim. Anton'un mesaj atıp atmadığını bilmiyordum çünkü bahçeden koşar adımlarla çıkmıştım. Onu önemsediğim söylenemezdi. Acıyla inledim.

Önemsemediğim de söylenemezdi.

Ve başına bir şey geldiyse kendimi suçlu hissedecektim. "Seni arıyorum,neden açmıyorsun?" Etrafa göz gezdirirken izlendiğimizi biliyordum. "Mesajı okudun mu? Onu bulmamız gerek."

Elini yasladığı duvardan çekerken bana içeriyi göstermişti. "Geç içeri Nina." Hızla içeriye girerken gözlerimin dolduğunu hissettim.

"Sana diyorum,cevap ver." Sıkıntıyla iç geçirdi. Arkadan içki şişesini alırken ayağıyla kapıyı kapattı. Adal'ın babasıyla beraber kaldığı eve gelmiştim. Bana ne olup olmayacağıyla ilgilenmiyordum. Sadece onu istiyordum.

"O burada değil. Zaten o aptal oyun içinde gelmeyecekti."

"Ne?"

Dudaklarını sarkıttı koltuğun baş kısmına otururken. "Kendime,hızlı söyle çabuk kurtul Adal dedim."

Daha çok kendi kendine konuşuyordu.

"Adam yurtdışında."

Ona güvenemeyeceğimi biliyordum. Bana yalan söylemişti.

"Adamlar evime geldi. Şakası yok bu işin. Andreas nerede?"

"Neden ona kendin sormuyorsun?"
derken elime cebinden eski bir telefon çıkarıp bana doğru uzattı.

Hayır fırlattı.

"Telefon korunuyor ama onun hattı elinde tutması fazla sürmez."

Rehberdeki tek kayıtlı kişiyi aradım.
Uzun bir süre çaldı. Açması gerektiğini çok iyi biliyordu. "Bana yalan söyledin," dedim Adal'dan uzaklaşırken.

Kayıp GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin