0.7.

72 2 0
                                    


Aşağı indiğimizde Chris yukarı çıkıyordu. Muhtemelen üstünü değiştirecekti. Uygar ile nasıl ve ne zaman tanıştıklarını bilmiyordum. Tek düze olarak yola çıkan her insan, soluğu onun yanında alıyordu. Anlamıyordum.

Belki de çekiyordu.

Kendimi koltuklardan birini attım. Midem boşalmış gibi hissediyordum. Sanki biri kanat taksa uçup havalanacaktım. "Aç mısın?" Başımı sallarsam midemi çalkayabileceğimi düşündüm. Bu yüzden dudaklarım aralandı.

"Midemin alacağını sanmıyorum."

Anton uyuyordu. Sanki uzun soluklu bir rüyaya dalmış gibi mışıl mışıl uyuyordu. Gözüm karnındaki bandaja gitti. "Ona ne oldu?" Andreas bilinçsiz bakışlarından birini attı.

"Bıçakla çizik atmışlar derinden, şerefsizler." Uygar sözlerinin neye mâl olduğunu bir kaç saniye sonra Andreas'ın sert bakışlarını gördüğünde anladı. Hayır, üzülmediğimi biliyordu.

Sadece suçluluk duygusuyla beni baş başa bırakmamak için direniyordu.

"Ama kanamıyordu," dedim kendi kendime. Ne evde ne de yolda fazladan bir kan akışı görmemiştim. Dikkatsiz miydim?

"Sarışın,sadece bir kaç çizik." Olduğu yerde elini saçlarına atıp karıştırdı. Dağınık saç. Ona yakışıyordu.

"Her neyse ben acıktım."

Ruhsuzca gözlerine baktım. Umursamadı. Yelken gibi kollarını açan Uygar ise olan biteni izlemekle meşguldü.

"Mutfak sizin. Kendi eviniz gibi takılın."

"Pezevenk. Tabiki de bu kadar rahat olacaktı," diye homurdandı buzdolabının kapağını ayağıyla itelerken.

Güldüm. Dolap boştu.

"Markete gidelim."

Tezgahtaki erik kabından bir kaç tanesini avcu içine hapsederken gülümsedi. Pek iyi bir gülümseme değildi.

"Yoksa sana başka bir seçeneğimiz varmış gibi mi göründü?" Soru sormadığını anladığımdan gözlerimi devirdim.

Bazen soğukkanlı bazen düzenbazın teki olmaya bayılıyordu. Bu karakter değişimi hangi psikoloji bölümüne girerdi?

"Kesinlikle psikoloji okusaydım ilgilenmek isteyeceğim bir hasta olurdun."

Sürahinin yanından aldığı arabanın anahtarını cebine attı. Bu gidiyoruz demek oluyordu. Yani. Sanırım. Muhtemelen.

"Benimle ilgilenmek istiyorsan psikiyatriden randevu almalısın bebeğim."

Dilimle dudaklarımı ıslattım arabaya doğru ilerlemeden hemen önce. "Bu bir teklif mi?"

Gözleri kısıldı. "Randevulaşmak istemiyor muydun?"

"Seninle tımarhanede buluşacağımı sana düşündüren ne?"

Araba yerleştikten sonra kemerimi taktım. Evdekilere haber vermeden çıkmıştık. Ortadan kaybolduğumuzu anladıktan sonra Uygar belki fikir yürütebilirdi.

"Karşımda oturuyorsun Nina. Her türlü kaybedersin." Teorik olarak yanındayım Andreas, demek istedim.

Hayır böyle iğrenç bir şaka yapmadım.

Şaka olamayacak kadar trajik.

Ses vermedim. Bunun için az biraz keyiflendiğini hissedebiliyordum. Aklımı yerinden oynattırmıyordu ama oyalamaktan da asla vazgeçmeyecekti. Buna emindim. Bu yüzden uzun bir süre sonra marketin önüne gelene kadar dudaklarımı birbirine yapıştırmayı diledim. Araba durduğunda çevreme bakındım. Bir benzin istasyonunda durmuştuk.

Kayıp GünWhere stories live. Discover now