1.0.

101 2 0
                                    


"İşte orada. Hızlan."

Bakışlarım direkt olarak ileride, siyah bir sırt çantasıyla bekleyen Anton'a yöneldi. Ara sıra kolundaki saati yokluyor ve çevreye düz bakışlar atıyordu. Bizi beklediğini anladım.
Arabadan henüz bir kaç adım uzaklaşmıştık ki Anton da bizi gördü. El işareti yaparak yerini belli etmeye çalışıyordu.

"Gerçekten aptal bir kuzene sahipsin."

"En azından bir şeye sahibim."

Bakışlarındaki ince tavrı gördüm.

"Kedi köpek besliyormuş gibi konuştun." Bunu söylerken dudaklarını kıvırmıştı.

"Bir köpeğim olduğunu biliyorsun."

"Hayır," dedi şaşırtıcı bir şekilde. "Sarışın, kalın tüylere sahip bir köpeği veya cılız bir beyaz kediyi yanında düşünebiliyorum." Ensesindeki saç diplerine elini atarken güldüğünü görür gibi oldum.

"Bu feci hoşuma gitti."

"Komik bir şey değildi."

"Biliyorum. Hatırlat, sana bir ara kedi sahiplendireceğim."

Ona kısık gözlerimle bakarken umursamadan Anton'a doğru ilerleyip tam önünde durdu.

"Nihayet! Bir an beni parasız göndereceksiniz sandım."

Yüzsüzlüğü karşılığında verebileceğim tek bir cevap vardı. "Eğer cebinde bulunmuyorsa hala öylesin."

Dağınık saçlarının arasından bana bakan Andreas 'nç' gibi bir ses çıkarttı.
Bunu yapması hoşuma falan gidiyordu. Yine de ona bunu söylemedim. "Sakın bana o elinde tuttuğun siyah çantanın içinde para olduğunu söyleme."

Dolgun dudakları aralandığında sadece şu cümleyi kurdu. "İflah olmam kızım ben. Boşuna zorlama."

"Pişman olduğunda," dedim onu baştan aşağıya süzerken. "Sana acımayacağım."

Oysa benim acımama ihtiyacı olduğunu ben de, sanmıyorum.

"Acımak kelimesinden ne anladığını bilmiyorum bebeğim ama bana soracak olursan kulağa fantezi gibi geliyor." diyerek söylediklerimi dikkate almadı.

"Emin ol, beni denemek istemezsin."

Başını yana eğdi. Gözleri ruhsuz ve amaçsız bir şekilde bedenimde ilerliyordu. Belki de bir amacı vardı ama bunu bana belli edecek kadar sorumsuz biri değildi.

"Ama istiyorum."

Bir kaç saniye sadece bakıştık. İlk pes eden ben oldum. Bıkkınlıkla nefesimi dışarıya üfledim.

"Atışmayı keserseniz, uçağa yetişeceğim."

Dudakları kıvrıldı. "Onunla en iyi yaptığımız şey bu." Esen rüzgârı hissettiğimde elim yüzüme doğru yol almıştı.

"Karşıt kötü, iki fikirden beslenmek."

Andreas ona bakmadan çantayı fırlatmıştı. "Bu," dedi çantayı işaret ederken. "geri dönmeyi düşünmemen için iyi bir teminat."

Yüzünde kesinlik içeren bir yüz ifadesi vardı. Sanki Anton geri döneceğini söylese onu boğacakmış gibiydi.

"Sen ne dersen Andre," dedi Anton alayla. Yine de yüzündeki heyecan gözlerindeki endişeyi saklayamıyordu.

Kayıp GünOù les histoires vivent. Découvrez maintenant