0.9.

81 2 0
                                    


Beraber adımlarımızı çiftlik evine yönlendirdik. Sanki az önceki yaşanılan ve konuşulanlar hiç olmamış gibi. Sanki sahte kimliklerle burada olmamışım gibi. Birini tehdit etmemiş,
yere düşmemiş, ağlamamış gibi.

Ve bazen hayatınızda var olan ama hakkında bir şey bilmediğiniz olaylar,  dünyayı daha ilginç bir hale getirebiliyor. Belki de Murphy Kanunlarından sonra dikkatimi en çok çekecek şey buydu.

"Balın! Dadımekfi gelmiş." Rayna kapıyı geriye iteleyerek bize yol açtı.
Gözleri beğeni dolu bir ifadeyle Andreas'ı süzüyordu. "Üstelik bir erkek arkadaşı da var."

"Yapma," dedim inleyerek. Benim sürekli erkeklerle arama mesafe koymamdan şikayetçiydi.

"Seni gözüm bir yerlerden yakıyor ama."

Salona doğru ilerlerken Andreas Rayna'nın cümlesi karşısında duraksadı. "Isırıyor Rayna Teyze, ısırıyor."

"Ah, evet. Sanırım en son öyleydi. Deyimler ve atasözünden sorun yaratıyorum. Affedersiniz." Söylemeye çalıştığı şeyi bir kaç saniye içinde kavrayabildim.

Aklım hala az önce yaşanılanlardaydı.

"Sorun yok. Zaten Andreas'da biz gibi Türk değil," dedim normal bir şeyi söylemişçesine. Tanrı aşkına bizi bu ülkede bir evde birleştiren nokta neydi?

"Türkçe zor bir dil. Öğrenirken ben de zorluk çekmiştim." Andreas aksanını belli ederek Rayna ile konuşurken koltuklara geçmiştik. Rayna'nın üzerinde her zamanki gibi şu çiçekli elbiselerinden vardı.

"Uzun yıllardır Türkiye'deyim ancak gerçekten öyle. Sen nereden gelmiştin tatlım?"

"İngiliz göçmeniyim bayan," dedi gülümser bir tavırla. Kollarımı göğsümde birleştirip konuşmalarını dinlemeye devam ettim. Konu, giderek ilginçleşiyordu.

"Ne güzel. Ailen burada mı kalıyor?"

"Gitmek için bir sebepleri yok."

Boğazımı temizlediğimde ikisinin de uğultulu bakışları beni buldu. "Şey, sanırım hasta oldum da." Sona doğru ağzımın içine doğru gevelediğim için pek anladıklarını sanmıyordum.

Rayna devam etti. "Seni gerçekten tanıyor olmalıyım. Soyadın ne?"

"Leandre," dedi büyük bir soğukkanlılıkla. "Andreas Leandre."

Rayna garipseyen bakışlarını Andreas'ın üzerinden çekmezken çok geçmeden Taner Amca geldi. Başımı hafif ona doğru eğdim. "Konuşabilir miyiz?"

"Sanıyorum misafirin var, film gecelerine birilerini getirmeyi sevmediğini sanıyordum."

Bakışlarını üzerimde hissediyordum. Tanrım! Bu beni geriyordu. "Bunu da nereden çıkardın?"

"Çocukluktan beri yakın olduğun arkadaşın bile sadece bir kez bize katıldı da ondan. Her neyse söyleyeceklerini yemekten sonra konuşuruz."

Ilgın yakın arkadaşım sayılmazdı. Arkadaş mıydık, onu bile bilmiyordum. Bir keresinde beni takip ettiği için çiftliği biliyordu. Arada benim adıma endişelenmemesi için ona haber veriyordum. Gerçekten takıntılı ve sorumsuz bir kızdı.

Sanki biraz bana benziyordu.

Bakışlarını benden alıp Andreas'a çevirdi. Andreas ayağa kalktığında erkeksi ama soğuk bir tokalaşma gerçekleştirdiler.

Kayıp GünWhere stories live. Discover now