Bölüm 11: Ağır silah

874 97 8
                                    

Çok uzun zaman olmuş dostlarım. Aslında hemen yazıp paylaşacaktım; fakat bölümün yarısında tıkandım. Sonra da düğün için arkadaşımın yanına Kayseri'ye gittim. Belki içsel sıkıntılarım belki de ailevi problemlerdi benim kalemimin önündeki taş. Bahane en nihayetinde; fakat biz insanlar o bahanelere ihtiyaç duymaz mıyız? Hayatımız dışarıdan güllük gülistanlık gibi görünse de aslında davulun sesi uzaktan hoş değil midir zaten? Velhasıl kelam hayat zor dostlarım. Umarım anlayışla karşılarsınız.

"Abiii! Sana diyorum. Ne düşünüyorsun bu kadar?" Semih gözlerini kısmış komutanına bakarken bir yandan da durumunu tetkik ediyordu. Birliklerinde Barzan Mirza'dan bile daha kıdemli ve yetkin olan Jüpiter Komutanın kesin emriydi. Evde veya günlük hayatta durumunda bir terslik sezerse anında haber uçurmasını istemişti. Ev arkadaşına abi dediği adama karşı casusluk etmek hoşuna gitmese de Jüpiter Komutan tarafından az kurtarılmamıştı. Ve söz konusu o kadın olduğunda emir demiri keserdi.

"Ha? İyiyim. Bugün aklıma takılan birkaç bir şey oldu, o kadar aslanım. Yoksa bir şey olduğu yok. Sen o güzel kafanı yorma." Semih'in sırtını nasırlı ellerle tıpışlayan Barzan Mirza kendini terasa attı. Cebinden sigarasını çıkarıp yakarken aklında olan psikoloğu ile konuşmasıydı. Kadın sözlerinde son derece samimiydi. Bende çözüm tükendi komutan derken ki çaresizliği de son derece gerçekti. Hata mı etmişti? Kadının koltuğuna oturup bir hakim edasıyla onu yargılarken çok mu acımasız davranmıştı?

Barzan Mirza'nın okuduğu şiirler günlük gibi değil, daha çok kanamakta olan yara gibiydi. Bir kadını bu kadar yaralayacak aşk nasıl olurdu? Ölmüş müydü? Hayır... Yazdıklarında sitem, öfke, nefret, acı hepsi karman çormandı. Yunanca yazdıkları da Türkçe yazdıkları da aynı duygu düğümlerini içeriyordu.

Aslında adamın bunca zaman düşündüğü şey psikoloğundan ziyade ona gerçekten anlatıp anlatmaması gerektiğiydi. Ağzındaki mührü kırmalı mıydı? Diline gelen kelimeleri yutabileceğini sanmıyordu. Kadındaki derinlik Barzan Mirza'yı sarsmış dile gelmesi için yeni yollar açmıştı.

Sigarası bittiğinde kararını da vermişti. Deneyecekti. Her şeyi akışına bırakıp psikoloğunun sorduğu sorulara cevap vermek için elinden geleni yapacaktı. Bunu kendisi için de istiyordu. Askeriye Barzan Mirza için bir nevi yuva ve ikinci bir aileydi. Eleine'in dediği gibi kimlikti hatta. Öylece bırakamazdı!

Semih izlediği aksiyon filmini dondurup Barzan Mirza'ya baktı. Nadiren sigara içerdi. Aklı bir şeye takılınca, canı sıkılınca... Yüz ifadesinde bir acı, bir kasılma görmeyi beklese de dalgınlık yerini dinginliğe bırakmıştı. Tekrar TV'ye çevirdi başını. Komutanı iyiyse takılmaya gerek yoktu ki.

Eleine zemine serilmiş kâğıtlara dalmıştı. Her ne kadar bir psikolog olarak danışanlarının sırlarını korumakla yükümlü olsa da adamın eşine şiddet uyguladığına dair bir izlenimi vardı. Öfke problemleri olan birisiydi. Terapileri sırasında öfkesinin odağı olarak karısını seçtiğini hissetmişti. Aile içi şiddet... Eleine psikolog olarak ilkelerini bu noktada bırakırdı işte. Hiçbir ilke ve yemin insan canından ileri değildi. Avukatların da arada kaldığı bu etik ikilem aslında insanlığın açık arayla kazanması gereken bir duruşmaydı. Bir insanın hayatı sizin ellerinizde... Veyahut bir katilin kurbanı olmuş masum bir canın savunmasını yapabilecek tek kişi sizseniz... işte bu noktada Eleine için tek doğru bu kişilere yardım etmekten başka bir şey olamazdı. Bu yüzden önemliydi. 

Umut Karin ile çalıştığı tüm davalarda aile içi şiddetin %70 oranında cinayetle sonuçlandığını görmüşlerdi. Ya kurban istismarcısını öldürüyordu ya da kendisi ölüyordu. Eleine küçük Hinako'yu asla unutmamıştı. On iki yaşında olmasına rağmen ıslahevinin kıyısından dönmüştü. Kendisini ve annesini istismar eden öz babasını buz kıracağı ile öldürmüştü. Böyle bir trajedi yaşanmasın diye Eleine elinden ne geliyorsa yapardı.

VUSLAT BİR HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin