2.6

148 33 4
                                    

"Umri mi?" dedim ellerimi hafiften sıkarak

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Umri mi?" dedim ellerimi hafiften sıkarak. "Neden gelmiş?"

Annem kapıyı kapattı. "Seni özlemiş." kaşlarım havaya kalktı. "Görüşmeyi kestikten 8 sene sonra mı?" dedim ellerimi daha da sıkarak. "Gelmesin. İstemiyorum."

"Muza-"

"Hayır anne. Bu şehirden bana bir görüşürüz bile demeden gitti. Bana bir yerlerden ulaşabilirdi? İstemiyorum, üzgün olduğunu ve rahatsız olduğumu söyle. Yalan değil ne de olsa değil mi?" dedim olduğum yere çivi gibi saplanarak.

Annem suratıma bir süre bakındıktan sonra, kafasını salladı ve odadan çıktı. Tuttuğum nefesimi verdim ve kaskatı kestiğim ellerimi hafiften gevşekliştirdim. Sakin kalmalıydım.

Kapı yavaşça aralandığında, başımı yine oraya çevirdim.

Uzun, ince bir bacak, yavaşça odaya girdi. Başımı aşağıdan yukarıya kaldırdığımda, Umri'nin çokta değişmeyen simasıyla karşılaştım.

Gözlerim istemsizce sevmediğim birini görünce, çöküyordu. Yine öyle oldu.

"Muzaki ben.." diye söze başladığında onu umursamadan yorganamın altına girdim ve öbür tarafa dönüp, gözlerimi sıktım. Bir nefes sesinden sonra tekrar konuşmasını duydum. "Yapma böyle. Sana güzel bir haberle geldim ve sana her şeyi anlatacağım. Eksiksiz. Yemin ederim."

Gözlerimi hafifçe araladım. Eğer şu an onu onaylamazsam gitmeyecekti. Elimi havaya kaldırdım ve baş parmağımı diktim. Bu, 'tamamdır.' demek oluyordu. Bir on saniye sonra odanın kapısı kapandı.

Hızlıca yorganı üstümden ittim ve yüzünü aklımdan silmeye çalıştım. Çünkü onu görünce aklıma direkt, o lanet gün geliyordu.

Sadece bir  iki dakika geçmeden April odama daldı ve sinirli gözlerle bana baktı. Kapıyı kilitledi ve dibime geldi. "Büyüdüğün için değiştiğini mi düşünüyorsun?" boş bakan gözlerimle konuşmasına devam etmesini bekledim. "Hâlâ eziksin! Senin salak arkadaşına bana ettirdiğin tehditler bir işe yarar mı sence? Kim inanır?!"

O kadar sinirliydi ki, benim tepkimi görünce daha da sinirlenmişti. Yavaşça ayağa kalktım ve çekmecimi açtım. Bana ettiği hakaretleri duymuyordum bile. Çekmeceden bir çift eldiveni ifadesizce ellerime geçirdim ve April'e döndüm.

Bana şaşkınlıkla bakıyordu. 

Dolabımı açtım ve ordaki poşetten yaptığım giysiyi giyindim. O ise meraktan ne yapacağımı izliyordu.

Masanın üstündeki makası aldım ve üzerine doğru ilerlemeye başladım. "Benim değişmediğimi mi düşünüyorsun?" dedim kısık bir sesle. Benim adımlarımın aksine, onunkiler geri gidiyordu.

"N-ne yapıyorsun?" dediğiyle gülümsedim. "Yarattığın canavarın, büyüyüp sana geri dönüşünü gösteriyorum." dedim saçından tuttuğum gibi. "Sence de büyümek beni değiştirmemiş mi?" dedim saçlarını köke çok az kala bir yerden keserek. 

Hızla kendini geri çekti ve elimdeki bir tutam saça baktı. Yüzü şimdi sinirli bir hale bürünmüştü. Saçını etrafımda bir halka olacak şekilde yere serpiştirdim. "Küçükken oynadığımız oyunu neden şimdi de oynamıyoruz. Kardeşim?" April en sonunda duvara sıkışmıştı.

Hafifçe kulağına yaklaştım ve fısıldadım. "Senin âşık olduğun çocuk, bana âşık olduğu içindi değil mi hepsi?" diğer saçından da tuttuğum gibi bir tutam kestim. "Neden konuşmuyorsun kardeşim?" dedim gülerek. "Ablacık canını çok yakmayacak merak etme."

İstesede bağıramazdı. Bağırsa bile kimse duyamazdı. 

Elimdeki makası bir kenara fırlattım ve çenesinden tutup havaya kaldırdım. "Bana ne yaptığına bak!" diye bağırdım bir anda. Tuttuğum kafasını daha sıkı sıktım ve camı açıp, onu geriye doğru yaslattığımda başını iki yana sallıyordu. "Bak!" dedim yine bağırarak.

"Elimi şu soktuğumun tahtasından dışarıya bile çıkartamıyorum." dedim kendi tarafımda olan yere iterek. Sonra arkama döndüm. "Her zaman sessiz kalacağımı mı zannetmiştin?!" dedim üzerine doğru ilerlerken. "Hiç mi fark etmedin fırtına öncesi sessizlik olduğunu!" dedim yere eğilerek. "Tabii! Egon o kadar yüksekteki, sen hâlâ en tepeyi istediğinden başını yere eymiyorsun." dedim hafifçe sırıtmayla.

"Şimdi nerede o diğer sekiz arkadaşın? Seni kurtaramıyorlar mı yoksa?" dedim üstüne gölge oluştururken. "Sen bir boktan bile daha değersiz varlıksın."

Hızla üzerinden kapının kilidini geri çevirdim ve olduğum yere döndüm. Hemen kurtulmak için ayağa kalktı. Bana ağlayarak bakıyordu. "Hele bunları bir ailemize anlat.." dedim gülerek. "Seni hapislerde çüründürürüm." Kafasını hızla salladı ve hızla odayı terk etti. 

Giydiğim eldiven ve kıyafeti hızla çekip kenara fırlattım. Hemen arkasından kapıyı kilitledim ve ona dayanarak yere çömeldim. Ellerimi bacaklarımın etrafına yavaşça perde gibi çektim.

Ben ne yapmıştım?

**

Yorumsuz. Patladı.

Bugünki üçüncü bölüm en fazla kırkıncı bölümde biter. O da en fazla, ama şöyle söyleyeyim; bence en güzel anları yeni başlıyor.

talk with me like i've never talking with youWhere stories live. Discover now