1. YILANLAR

15.8K 738 781
                                    

Önündeki küçük taşı ayağıyla itebildiği kadar varmak istediği yere, hastaneye kadar itecekti. Esen soğuk havanın biraz daha yüzünü okşadığını hissedince hızla yürümeye başladı. Sanırım artık taşı itme fikri kafasında yoktu. Soğuktan ölmek niyetinde değildi bariz. Sarı saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırıp ellerini kahverengi montunun cebine yerleştirdi ve daha büyük adımlar atmaya başladı. Soğuk rüzgar sayesinde attığı büyük adımlardan dolayı hastaneye oldukça erken varmıştı Toprak. Eski paslanmış demir kapıyı açarken oluşan tiz ses yüzünden yüzünü buruştursada artık alışması gerektiğinin kanaatine varmıştı. Ya da kapının değiştirilmesi. Ki ikinci şık olanaksızdı sanırım.
Hastane görevlisine görünüp ziyaret gününü belirtince izin alarak 2. Kata çıktı. Babasını gerçekten çok özlemişti. Annesinin ölümünden sonra babası aklını yitirince hastaneye yatırmak zorunda kalmışlardı fakat bu hastanenin ne derece iyi olduğunu bilmiyordu Toprak. Sanki her geçen gün babası biraz daha deliriyormuş gibiydi. Bu hastaneye giren zaten akıllı çıkamazdıki. Dört duvar arasında kalmak pekte zevkli ve iç açıcı değildi doğrusu. Toprak her ne kadar buradan nefret etsede onu buraya getiren elbetteki bir şey vardı..babası.

Derin bir 'off' çekip babasının olduğu kata çıktı. İkinci kata. Uzun olan koridordun sonundaki odada kalıyordu babası. Ve şimdi kattaki bütün odaları görerek babasına yetişecekti. Evet bu Toprak için dayanılmaz ve sinir bozucu bir şeydi. Odaların bir kaçına meraktan baka baka yolun yarısını katetmişti bile. Kulağının arkasından çıkan bir tutam saçı tekrar aynı yere yerleştirip yoluna devam etti.

Az sonra sağ taraftaki kapının arkasından sesler gelince kafasını o yöne çevirdi Toprak. Gördüğü yüzle adeta dilini yutacaktı. Böyle birinin burda olma ihtimali aklından bile geçmezdi. Kim bilir ne derdi vardı da buraya düşmüştü. İçinden "yazık bu çocuğa" diyerek yoluna devam edecektiki genç adamın sesi onu durdurdu.

"Merhaba!"
Toprak cevap verip vermemekte kararsız kalmıştı. Bir süre sonra genç adam cevap alamayınca "sana diyorum, ne kaba bir insansın öyle. Cevap versene, merhaba dedim."
"Ah, üzgünüm. Merhaba." Daha fazla muhattap olmamak için önüne dönecekken tekrar durduruldu.

"Adım Deniz. Senin adın ne?"

"Adımı ne yapacaksın?"

Genç adam göz devirerek cevap verdi.

"Nüfusuma alacak halim yok değil mi? Merak ettim sadece. Merak etme yemem seni, sadece adını sordum."

"İyi peki. Benim de adım Toprak. Bittiyse gidiyorum." Diyerek hareketlenirken Deniz;

"Hey bekle biraz! Bana yardım etmen gerekiyor."

"Ne konuda? Ayrıca neden ben?"

"1. Sorunun cevabı, burdan çıkmama yardım etmelisin. 2. Sorunun cevabı ise, kafamdaki yılanlar sürekli beni öldürme peşindeler. Her gün plan kuruyorlar."

"Ciddi olamazsın!" Ona inanmadığını ses tonundan bile anlamıştı Deniz.

"Böyle saçma sapan şeyleri nerden uyduruyorsun. Kafandaki yılanlar seni nasıl öldürebilir ki hem? Ama doğru bunları düşünmeseydin zaten burada olmazdın." Diyerek güldü Toprak. Deniz'in sinirli yüzünü görünce aniden kaşlarını çattı.

"Anlaşılan sende gen israfısın Toprak hanım?"

Toprak hiç beklemediği bir cümle duyunca aniden suratı düştü.

ŞİZOFREN- HÜKÜMDARWhere stories live. Discover now