AÇIKLAMA

234 20 11
                                    

Herkesin 29 Ekim Cumhuriyet Bayram'ını kutlarım :) İnşallah bu bölümü beğenirsiniz.

İyi okumalar ...

Gözlerim yavaşça açıldı. Birkaç kez kırpıştırdım kirpiklerimi. Etrafı net bir şekilde görmeye başlayınca odamda olmadığımı anladım. Hızla doğrulmak istesem de başıma giren ağrıyla birlikte hareketlerim yavaşladı ve inledim.

Sağ elimle alnımı tutarken yüzümü buruşturmuş ve gözlerimi kapatmıştım. Kapının sesiyle gözlerimi açtım ve yavaşça elimdeki alnımı çektim.

Gözlerim kapıdan giren Andrea'ya takıldı. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Ne bir alaycı sırıtış ne de küçümseyici bir bakış... Hiçbiri yoktu.

Yattığım yatağın ucuna oturduğu gibi gülümsedi. Az önceki söylediğimi unutun. ''Prenses hazretleri sonunda uyanabilmiş. Kurtarıcına bir öpücük vermeyecek misin? Ödülü hak ettim.''

Gözlerimi devirdim. Dilinden düşmezdim artık. ''Ah, sevgili kurtarıcım benim. Size nasıl da teşekkür borçluyum bilemezsiniz. (!)''

Alayla söylediğim sözlere kıkırdarken bir müddet erkeksi kıkırdamasını dinledim. Bu ses nedense ben de hep değişik duygular uyandırıyordu. İçimde kıpırdanmalar oluyor ve kalp atışım değişiyordu. Bana uyguladığı etkiden nefret ediyorum.

Sessizlik oluşunca derin bir nefes aldım. ''Neredeyim ben ve ne kadar zamandır buradayım? Ailem merak etmiştir.''

Andrea gözlerini bana dikti ve yüzünde yavaşça alaycı bir sırıtış oluştu. ''Uslu, masum küçük kız ailesinden mi korkuyor?'' Kahkaha attı. ''Hadi ama Alexis, senin o kadar da masum olmadığını biliyorum.''

Kaşlarım çatıldı. ''Ne demek istiyorsun?''

Andrea'nin suratındaki sırıtış büyürken ''Ben ne kadar saf kötü değilsem sen de o kadar saf iyi değilsin.'' diye mırıldandı bana doğru eğilirken.

Yutkundum. Ne demek isiyordu bu şimdi? Aramızdaki az mesafeden rağatsız olup ayağa kalktım. ''Beni evime bırak.''

Andrea'ya bakmamaya özen gösteriyordum. ''Emredersiniz, prensesim. Başka bir arzunuz var mıydı?''

Alayla söylediği soruya gözlerimi devirdim. Ondan bana hayır yoktu anlaşılan. Tam kapıya doğru bir adım atmıştım ki arkamdan seslendi. ''Ailem seni yemeğe bekliyor. Ondan sonra gidersin. Kaba olmak istemezsin değil mi prenses?''

Bana karşı davrandığı alaycı tavırlarla beni acayip sinir ediyordu. Hızla arkamı dönmüştüm ki o yanımdan geçip kapıdan çıktı.

Bir dakika! O az önce ailesinin benimle akşam yemeğini yememi istediklerini mi söylemişti? Hayır! Baş düşmanlarımla yemek yiyecektim. Ne ironi ama!

Derin bir nefes alıp çabucak bu cehennemden çıkmak adına hızla adımlar atmaya başladım. Koridordan geçerken yemek kokularını alıyordum. Hindi vardı ve... Ve çorba. Yutkundum ve karnımın guruldamasını bastırmaya çalıştım. Lanet olsun ki fazla acıkmıştım.

Birkaç tabak sesi duyuyordum ve kendi aralarında birkaç konuşma. Mutfağa girmemle bütün bakışların üzerimde toplanması bir oldu. Başımı eğdim. İlgi odağı olmayı sevmiyordum. Her ne kadar okulda popüler kız olsam da bunu ben istememiştim.

Başımı kaldırdığım gibi siyah kısa saçlı bir kadının bana gülümseyerek baktığını gördüm. Elindeki bardağı masaya koyduktan sonra tekrar bana döndü. '' Otur Alexis. Yemeği bizimle yersin diye düşünmüştük.''

Kadının sesi çok hassas ve nazik çıkmıştı. Büyülenmiş gibi Andrea'nın yanına oturdum. Andrea'nın sağ tarafında oturan Kriss dikkatimi çekti. Saçlarını iki yandna toplamıştı ve çok şirin görünüyordu. 

KANLI GÜL (DB 2)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora