MERLY?!

242 19 0
                                    

Bugün okul vardı ve ben hiç gitmek istemiyordum. İçimde büyük bir sıkıntı vardı ve bu iyice bunalmamı sağlıyordu. 

Yatağıma daha çok gömülüp başımı yastıpa bastırdım. Aşağıki kattan annemin seslenişlerini duymamazlıktan gelerek ağırmaya başlayan başımı ovuşturdum.

Andrea ile görüşeli iki gün olmuştu. O günden sonra onu okulda aramıştım ama bulamamıştım. Okula gelmiyordu. Ona o kadar çok soracağım soru vardı ki... 

Babamlardan sakladığım bu sırrı düşündükçe suçluluk duygusu ağır bastı ve uyuyamayacağımı anlayarak sıkıntıyla yataktan çıktım. 

Kıyafetlerime bakarken aklımda Andrea ve şu kitap vardı. Büyük ihtimalle bu olaydan babamlarında haberi vardı ve benden saklamışlardı. Bunu düşündükçe suçluluk duygum azaldı ve yerine öfkeye bıraktı. Benden daima ona karşı dürüst olmamı isteyen babamın benden bir şeyler saklama ihtimali beni çıldıtmıştı.

Kaşlarım çatılmıştı ve neredeyse kızgın boğalara benzediğimi düşündüm. Okulun olduğunu kendime hatırlattım ve formalarımı aldım ve giyindim.

Odamdan çıktığımda annem ile burun buruna geldik. O da benim kadar şaşırmış görünüyordu. ''Neredesin Tanrı aşkına? İki saattir sana sesleniyorum Alexis. Geç kalıyorsun.''

Göz devirdi. ''Yapma anne. Lütfen şuan nutuklarını çekemem. Canım çok sıkkın.''

Annemin kaşları çatıldı. ''Ne oldu? Zaten iki gündür çok dalgınsın.'' 

Annemin çatılan kaşları düzelirken yüzünde kötü bir sırıtış oluştu. Ah, hayır. Ne diyeceğine merakla beklemeye başladım. (!)

Annem Güneş'ten bile parlak gülümsemesinden gözlerimi kısma isteğini bastırdım. ''Yoksa... Sevgilin mi var? Ah, Alexis! Her şeyi anlatıyorsun.''

Bom! Gerçekten mi anne? Tahminin bu muydu? Gözlerimi devirmemek için kendimi kastım. İşte benim annem buydu. Annem gibi değilde, genellikle en yakın arkadaşım gibiydi ve bu benim de hoşuma gidiyordu ama bazen bu sinir bozucu olabiliyordu.

Anneme dik dik bakmaya başladım. İstemsiz olarak kaşlarım çatılmıştı. ''Hayır, anne. Öyle bir şey yok. Hem okula geç kalıyorum. Hatırlarsan sen söylüyordun.''

Sitem dolu sesimi gizlemedim bile. Annem inanmışa benzemiyordu ama gerçek buydu. Annemin bir şeylerden şüphelenmemesi için hemen yanından uzaklaştım.

Evden çıktığımda derin bir nefes aldım ve kapımın önünde arabasıyla bekleyen Fred'e bir an şaşkınca baltım. Doğru ya, bugün o beni bırakacaktı ve ben bunu tamamen unutmuşum. Siktir!

Suçlulukla başımı eğdim ve Fred'e bakmadan ön koltuğa yerleştim. Kim bilir ne kadardır bekliyordur?

O da sürücü koltuğuna yerleşip arabayı sürmeye başladı. Yutkundum. ''Şey, özür dilerim.''

Fred derin bir nefes aldı. ''Önemli değil.''

Aslında Jessie ile neler konuştuklarını merak ediyordum ama ne Fred ne de Jessie bu konuyu açıyordu. Resmen birbirlerinden kaçıyorlardı. Bu her ne kadar ilk zamanlarda gülünç gelse de artık sinir bozucu olmaya başladı. Yani iki yakın arkadaşınız birbirinden kaçarken sizin ortada kalmanız berbat bir şey.

Araba durunca dalgınca çevreme bakındım. Kapıyı açıp dışarıya çıkarken ilk defa Miami'nin yakıcı Güneş'inden sevmiyordum. 

Dalgınca Fred'in yanında yürürken herkesin beni izlediğini hissediyordum ama umursamıyordum. Onlardan daha önemli işlerim vardı. Kehanet Kitabı gibi... Neredeydi ki? Andrea'nın babası, arkadaşıyla konuşmuş muydu? Yardım edecek miydi? Kitapta bir şeyler bulabilecek miydik? Kitabı bulduktan sonra her şey düzelecek miydi? Ah, ne saçmalıyorum ben? Nasıl düzelebilir ki? 

KANLI GÜL (DB 2)Where stories live. Discover now