6.0

79.8K 4.9K 2.7K
                                    


"Her şey hazır mı?"

Annemin sorduğu soruyu kafamı sallayarak yanıtlarken tabaklara pasta dilimlerini yerleştiriyordum.

Annemler yemekte planlamış oldukları gün olayına bizde başlamışları ve bugün herkes bize gelecekti. Dolayısıyla Çiğdem abla da gelecekti ve bunun için tam zamanını bulmuşlardı.

"Turna, iyi misin anneciğim?"

Yine başımı sallayarak onayladım. Son zamanlarda tek yaptığım şey arabaların önlerine konulan, sadece kafasını oynatan ve hiçbir vasfı olmayan köpek gibi başımı sağlamaktı. Bir de gece yorganın altında ağlamak..

Ayrılmamızın ardından sadece dört gün geçmişti ama bana o kısacık süre o kadar uzun gelmişti ki. Meriç'e o cümleleri kurduğum andan itibaren vicdanımın sesi beni asla rahat bırakmıyordu. Kendime yapılanı unutmuş ona üzülüyordum resmen. Ayrılmamızı söylediğimde bana attığı bakış gözümün önünden gitmiyordu. Dört gün boyunca onu hiç görmemiş ve konuşmamıştım. Yaşadığı pişmanlıktan dolayı yanıma gelemiyordu bile. Belki de onu görmemek biraz olsun beni telkin eder diye düşünüyordum ama asla öyle olmuyordu. Neredeyse 6 aydır hayatımda olan insanın birden bire hayatımdan çıkmasının verdiği boşluk hissi beni öldürüyordu. Onunla hayat bulmuş gibiydim. Hiç gülmediğim kadar onunla gülmüştüm. Hiç sevilmediğim kadar sevilmiştim onun tarafından. Kimseyi onun gibi sevmemiştim. O benim sadece sevgilim değildi. Yeri geldiğinde arkadaşım, yeri geldiğinde babam, yeri geldiğinde kardeşim olmuştu. Onunla inanılmaz eğleniyordum. Ama şimdi ışıkları sönmüş bir lunaparktan farksızdım. Tüm hayat enerjimi kaybetmiş gibi hissediyordum.

"Turna?"

Annemin sesiyle kafamı kaldırdığımda ağladığımı anlamış ve hızla gözlerimi silmiştim. Annem bana şevkatle bakıp elini saçlarımda gezdirdi.

"Kalbin mi ağrıyor yine?"

Ah be anne, bir bilsen nasıl canım yanıyor..

Annemin lafı bende kapakları açılmış baraj etkisi yaratırken sanki bu ânı bekliyormuşçasına ağlamaya başladım. Annem tüm olaylardan haberdar olduğu için onun yanında rahattım. Salya sümük ağlayabiliyordum mesela.

"Hiçbir şey kalıcı değil ki bitanem. Her şey geçecek. Her şey.."

İşin garibi geçmesini istemiyorum. Elbet bir gün tüm üzülmelerim ve ağlamalarım bitecekti. Elbet o bir gün benden vazgeçecekti ve biz başladığımız gibi iki yabancı olarak hayatımıza devam edecektik..

Kapının çalmasıyla annemden ayrılıp yüzümü sildim ve birlikte kapıya ilerledik. Kapıyı açtığımda herkes güler yüzle karşımda duruyordu.

"Hoşgeldiniz."

Az da olsa gülümseyerek konuştuğumda ilk kızlar içeri girdi. Ardından ikizlerin annesi Sevgi ablayı, Defne'nin annesi Yasemin ablayı, Ada'nın annesi Güliz ablayı, Ayaz'ın annesi Aylin ablayı, Deniz'in annesi Duygu ablayı, Sevde'nin annesi Nalan ablayı ve son olarak Eymen'in annesi Belgin ablayı da içeri buyur ettikten sonra sona sadece Çiğdem abla kalmıştı. Beni içten bir şekilde kucaklarken sıkıca ona sarıldım. Ona sarılırken kendimi sanki Meriç'e sarılır gibi hissettiğim için hiç ayrılmak istememiştim. Tüm gün böyle sarılamayacağımız için ayrılıp gülümsedim.

"Nasılsın tatlım?"

Samimi konuşmasını üzerindeki montu askıya asarken yanıtladım.

"İyiyim Çiğdem abla, sen nasılsın?"

Ona döndüğümde dikkatli bir şekilde zümrüt yeşili gözlerini yüzümde gezdirmişti.

"İyiyim bende."

Aklımdasın || TEXTİNGDove le storie prendono vita. Scoprilo ora