2. Bölüm

424 65 39
                                    

Sadece bacağımı kaldırıp ayağımı büyük bir şekilde yana atmamla kendimi yerde bulmam bir olmuştu. Bu sırada uykuyla uyanıklık arasında olduğum için bu yaptığımı algılayabilmiş, hatırlamıştım.

Dudaklarım arasından, omzumu yatağımın yanındaki komidine vurduğum için, oldukça s harfleri çıkarken çıkarken üst bedenimi yerden kaldırdım. Daha burada yeni olduğumdan, ilk uyandığım zaman mekân algısında yanılıyordum. Bu yüzden bu üçüncü kez düşüşümdü.

Sinirle yerden kalkarken benimle birlikte yere düşen yorganı tutup hızla yuvarlayarak yatağa geri attım.

Ben bu kadar gerginken dışarıdan gelen kuş cıvıltıları ve çocuk sesleri sanırım beni yumuşatmaya çalışıyordu. Kış olsaydı, gerginliğimin üstüne kararan hava benim bütün kaos algılarımı açardı. Ancak ilkbahar ve yaz böyle değildi. İçimdeki insani olan, uslu taraf rahatça kendini ortaya atabiliyordu. Kaos duygularımın direnci kırılıyor ve üstüme rahatlık çöküyordu.

Çok yatmış olmamla, zaten kısık olan gözlerim, muhtemelen şiştiği için ve yeni uyandığım için daha da kısık bir vaziyette komidinin üstündeki telefonumdan saate baktım. Öğlen 12'yi geçiyordu.

Kütük gibi olan bacaklarımı ve ayaklarımı hareket ettirip koyu renkli perdeleri iki tarafa açtığımda odanın içi kırk tane floresanı aynı anda açmışçasına beyazladı. Odamın penceresi hiç kapanmadığı gibi tülü de bir tarafa çektiğimde kısık gözlerimi hepten yok eden 'hepinizin gözlerini yok etmeye geldim' dercesine parlayan güneş bütün bedenimi yakıyordu. Çok sıcaktı, bir de çok yatmış olmamın verdiği harerette vücudumu sarmışken açık pencereden çıkıp temiz hava almam gerekiyordu. Aslında ilk başta yüzümü gözümü yıkasaydım daha iyi olabilirdi.

Kısık gözlerim tekrar etrafa bakındığında çocuk seslerinin evimin yanındaki bahçeden geldiğini gördüm. Ellerimi pencerenin dışındaki mermere koyup tek bir adım atasım bile olmadan, tembellikle, gayri ihtiyari bir şekilde çocukları izledim. Sonra kız olan, kendisine çok benzeyen erkeği itip düşürdüğünde kendimi tutamayıp, sadece benim duyabileceğim şekilde, güldüm. Ancak suçlulukla gülen kız çocuğunun dikkatini çekmiştim sanırım ki bakışlarını bana yöneltti.

"Vay canına..." Küçük ağzından duyduğum bu sözlerle üzerime baktım. Üst bedenim çıplaktı ve ben genellikle bu şekilde gezdiğim hâlde, bir kız çocuğuna bu şekilde göründüğüm için kendimi suçlu hissettim. Bu yüzden ortalıktan kaybolasım geldi ama parmağını bana doğru uzattığında atacağım adımımı, atmadan durdurdum.

"O bir kartal mı?!" Sesini duyabileceğim kadar yükselttiğinde göğsümdeki dövmeyi gösteriyordu. Erkek kardeşi de yerden kalkarken beni yeni farkediyordu. "Vaoov" diye ufakça söylendiğinde ister istemez bakışlarım bir anlığına gülerek göğsümdeki resme gitti.

"Evet!" Ufak çocuklar hayatımda pek yoktu, değil, gerçekten yoktu. Çekirdek ailem ve akrabalarımda bile en küçük bendim. O yüzden çocuklarla nasıl konuşulur bilemediğimi o an farkettim.

"Çok havalı duruyor!" Erkek çocuğu o kadar tatlı bir ses tonuyla bunu söylemişti ki dişlerimi göstererek kocaman güldüm.

"Teşekkür ederim çocuklar!" Ben onlara teşekkür ederken biraz ötelerinde, bir masada oturan adam onlara seslendi ve kim olduğunu hatırlamam çok kısa sürmüştü.

"Buraya gelin çocuklar."

Oturma şekli çocuklarına dönükken onu, odak noktamın dışında kalması nedeniyle görmemiştim. O ise belli ki bizi izlemişti, çocuklarını uyarırken bile dümdüz duran kaşlarıyla dik bakan gözlerini benden ayırmamıştı.

Belli, bana gıcık olmuş.

Umrumda olmadığı için gayri ihtiyari bir şekilde tebessüm ettim.

O sırada çocuklar bana el sallayınca ben de onlara el sallayıp içeri girdim.

I Love Rock 'N Roll || SekaiTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon