10. Bölüm

362 60 110
                                    

Rüya bile görmediğim, ölü gibi uyuduğum uykumdan uyanırken, algılarım açılmaya başlarken hissettiğim ilk şey baş ağrısıydı. Hemen ardından hissettiğimse karnımda bir baskı ve saçlarımda birkaç dokunuş idi.

Algılarım iyice seçici olmaya başladığında duyduğum bir de cümle vardı. "Baba, baksana bu uyanmıyor." Fısıltılı bir bağırış gibiydi.

"Çocuklar, bırakın onu ve buraya gelin. Rahatsız ediyorsunuz!" Kızgın, kısık ses tonunu tanıyordum ancak uyandığım gibi ne alâka olduğunu bir türlü çözemiyorum.

"Lana, adamın saçlarıyla neden oynuyorsun?" Yine kızgın bir tonu işittiğimde ufak eller hemen saçlarımdan geri çekildi.

"Özür dilerim, yumuşacıklardı."

Fısıltıyla konuşulanları iyice ayırt ettiğimde baş ağrısıyla inler bir şekilde gerindim.

"Eyvah! uyandı..."
Aynı zamanda gözlerimi de araladığımda kucağımdaki baskının, muhtemelen arkamda bir yerlerde duran babasını izleyen, Rox'a ait olduğunu fark ettim. Kucağıma yerleşmiş, karnımda oturuyordu. Verdiği tepkiyle de daha ilk andan beni güldürmeyi başarmıştı.
Bakışlarının kayması ise buraya yaklaşan adım sesleriyle alâkalıydı.

Kucağımda oturacağını hiç tahmin etmediğim için daha çok gülme isteğimi bastıramadım. Uyandığımla hemen hemen aynı zamanda Jongin, oğlunu karnımdan kucağına aldı.

"Kusura bakma, zorunlu kalkış oldu sanırım..."

Onun evinde olduğumu elbette fark ettim ama nasıl buraya geldiğimi hatırlamam için biraz daha ayılmaya ihtiyacım var.

"Önemli değil. Günaydın." Gülerek, tepemdeki Jongin'e bakarak söylediğimde başım ağırdığı için bir gözüm kısık, alnım, kaşlarımı çattığım için kırışıktı. O da "günaydın" diyerek karşılık verdikten sonra gözlerimi babasının yanında dikilen Kailana'ya çevirdim. Ufak kız da utanarak babasının arkasına geçip ağlamaya başladı.

Jongin ve ben gülmeye başladığımızda Rox da başını babasının omzuna koyarak yüzünü gizledi.

"Neden ağlıyorsun bebeğim?" Jongin gülerek sorduğunda, kız çocuğu babasının bacağına tamamen sarılıp omuz silkti. Saçlarımla oynarken yakalanmaktan utanmış olmalıydı. Bense gülmekten ve baş ağrısından konuşamıyordum.

"Kahvaltı için seni uyandırsam mı diye çocuklara sordum, onlar da bunu yapın demişim gibi gelip seni uyandırmaya çalıştıkları için şimdi ağlıyorlar." Gülerek söylediği için Kailana'dan bacağına minik bir yumruk almıştı.

Kıvırcık saçlı, babasından daha esmer olan ela gözlü kız çocuğunun kolundan tutup çektim yanıma. Bu çocukların saf Koreli olmadıklarına iyice inanıyordum. İsimleri bile öyle olmadıklarını söylüyor.

Kailana, bana zorluk çıkarmadan hemen bacaklarım arasına girdi ve gözlerini silerek yüzünü eğdi. Bende biraz eğilip bir kolumu karnına sardım.

"Bence senin saçların benim saçlarımdan güzel." Sözlerimi sarf ederken lüle lüle duran saçlarını parmağıma doladım. O ise benim samimi sözlerime karşı güldü.

"Gerçekten güzel mi?" Minicik dişlerini ortaya sererek söylediğinde gülümsedim.

"Evet! insanlar saçlarına bu şekli vermek için ne kadar uğraşıyor biliyor musun?" Doğru düzgün silemediği gözlerini ben sildiğimde kocaman gülüyordu.

"Ee, barıştınız mı?" Kapı ağzına giden Jongin sorduğunda bacaklarım arasında minicik duran kız çocuğu başını salladı.

"Ah, sevindim!" Derken Kailana'nın elinden tutup yerimden kalktım. Ancak aklıma bir an da doluşan dünkü görüntüler gözlerimi kocaman açmama sebep oldu.

I Love Rock 'N Roll || SekaiUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum