5.BÖLÜM : SENİN KADERİN

475 100 17
                                    

Herkesin hayatında bir kahramanı ebedi aşık olduğu biri vardır. Kızların ilk aşkı babalarıdır derler. Sahi öyle miydi? Gerçekten bir babaya aşık olunabilir miydi? Bilmediğimden soruyorum. Çünkü benim hayatımda ne kahramanım olacak biri ne de aşık olabileceğim bir babam vardı. Hiç tadamadığım bir duygunun var olduğuna inanmak bir balığın ağaca tırmanması kadar imkansız. Küçükken düştüğümde elimden tutup kaldıran bir babam olmadı ya da ağladığımda saçlarımı okşayıp öpen, benimle gezen, eğlenen, düşünce kanayan yaramı saran bir babam olmadı. Bir nevi tek de büyüdüm diyebilirim. Annem elinden geldiğince yanımda olmaya çalışsa da hiçbir zaman ondan da gerçek bir şefkat bir sevgi, ilgi göremedim. Eskiden biraz da olsa bu duygular vardı ama Emir' den sonra bana olan ilgisi tamamen kesildi. Ben 5 yaşında büyümeyi öğrendim. Düştüğümde kalkmayı, kanayan yaramı kendim sarmayı, başımı okşayan olmadığı ve olmayacağını bildiğim için hep tek başımayken ağladım. Gözyaşlarımı kendim sildim. Hayat bana hiçbir zaman gülmedi. Henüz 5 yaşındayken sırtıma birden fazla sorumluluk bindirdi. Emir' ime abla abi oldum, kendime anne, baba, bazen bir arkadaş oldum.

Selin benim hayatımda en değerli insanlar arasında. En ön sıralarda. Hayat bana belki de sadece bu konuda bir istisna yapıp gülmüştü. İlk ve son kez. Gerçekten de benim için bugün çok güzel Program hazırlamıştı. Kahvaltı yaptık, sinemaya gittik, alış veriş yaptık, beraber luna parka bile gittik. Gerçekten beni kendime getirdi. Biz mağaza mağaza kıyafet bakarken telelfonumuza aynı anda gelen mesaj bildirimine baktık sonra birer kahkaha attık.

Kimden; OKUL MÜDÜRÜNÜZ

Mesaj; Sevgili öğrencilerimiz; Bildiğiniz üzere sizi kırmayıp Mezuniyet Balosunu öne aldık. Yarın hepinizi bir Kral - Kraliçe veya bir Prens - Prenses olarak görmek istiyoruz. Sevgilerle.

Heyecanla bir mağazaya daldık. Her tarafta gerçekten de prenses ve kraliçe kostümleri vardı. Selin ile farklı yönlere ayrıldık. En uç köşede gözüme bir elbise takıldı orada bana göz kırpıyordu sanki. Gördüğüm an 'bu' dedim sadece eteğinin bir kısmını görmeme rağmen. Hızlı adımlarla mağazanın en arka en uç kısmına gittim. Elimdeki ayakkabı, çanta ve takı torbalarını yere bıraktım. Elbiseye dokunnarak incelemeye başladım. O an kalbim sıkıştı. İçimde oluşan berbat hissi hiçe sayıp arkamı döndüm. Ne garipti ki peşimde bir görevli yoktu. Yüksek sesle bağırdım.

'Bakar mısınız? Buradayım. Yardım eder misiniz?'

Evet gerçekten bağırdım. Çünkü burası 2 katlı ve oldukça büyük bir yerdi. Askılar o kadar yüksekti ki kimse kimseyi görmüyordu.

Sonunda yanıma çok tatlı sevecen bir görevli yaklaştı yaka kartına bakıp konuşmaya başladım. Benimle yaşıt olduğu her halinden belliydi.

'Bahar. Bana yardımcı olur musun? Bu arada Bahar dememde bir sakınca yoktur umarım.'

İçimi ısıtacak şekilde sıcacık bir gülümseme ile cevap verdi.

'Tabii. Diyebilirsin. Ben Bahar siz?'

Uzattığı elini sıkarak tokalaşık.

'Bende Defne.'

Samimi sıcacık gülümsemesi ile devam ettik.

'Ben bu elbiseyi denemek istiyorum.'

'Tabi hemen.'

Küçük taburenin üzerine çıkarak elbiseyi askıdan indirdi. Kabine doğru ilerlediğinde yere bıraktığım torbaları alıp hızla peşinden ilerledim. Beraber kabine girdik. Bana yardım edecekti. O elbiseyi tek giymem imkansız ötesi bir şeydi.

Kabinde Bahar' ın yardımıyla giyinirken bir yandan Selin'e seslendim.

'Selin neredesin? Ses ver.' Dedim gülerek.

'Buradayım yan tarafta tatlım. Az kaldı çıkıyorum.'

'Bende. Beraber çıkalım tamam '

'Tamam kuzum.'

Çok kısa bir süre sonra ses geldi. Selin'den.

'Bitti.' Evet hazırdık.

'O zaman başlıyoruz.' dedim heyecanla

'3'

'2'

'Ve 1' dedik. ikimiz de aynı anda kabinden çıktık. Ben sağa Selin sola döndü. Birbirimize uzun uzun baktık. Kendi etrafımızda sırayla döndük.

Ben tukuaz rengi strablez, sırt dekolteli, kabarık, sade, sadece belimde, Sol tarafımda çok da büyük olmayan bir fiyonk olan bir elbise seçtim.

Selin ise mavi bir elbise seçmişti. Gözleri ile ayni tondaydı. Tek omuz kalın askılı belinde taşlı işleme ve arkasında tam bel kısmında bir fiyonk olan kabarık bir elbise seçmişti.

'Defne! Tatlım çok çok çok güzel olmuşsun kesinlikle bu. Gözlerinle aynı renk. Arasan bulamazdın. Bu bi tesadüf olamaz. Bu elbise senin kaderin olabilir.'

'Selinciģim! Abartmayalım istersen. Bir de nikah kıyalım elbiseyle ne dersin?' Dedim dalga geçerek gülerken.

'Selin sende süper ötesi olmuşsun. Çok güzel. Ve gözlerinle aynı renk bu bir tesadüf olamaz. Bu elbise senin kaderin. ' dedim dalga geçip onu taklid ederek.

'Defneciğim! Altıncı hislerimi pek hafife alma. Biliyorsun çıkıyor. Iyi mi kötü bilmiyorum ama bu elbise senin kaderin. ' zorlukla yutkundum. Haklıydı. Selin'in altıncı hissi oldukça güçlüydü. Gereğinden fazla güçlüydü.

Geçen sene Nisan ayında Selin ile birlikte bir taksiye atlayıp kafeye gidecektik. Malum Nisan yağmurları taksi bulmamız zor oldu. En son bir tane bulduk ama Selin bir türlü binmedi arabaya. Beni de geri indirdi. Gitmekten vazgeçtiğimizi söyledi ve taksiyi gönderdi. İçinde oluşan kötü histen dolayı binmediğini söyledi. Abarttığını düşündüm ama kırmamak için bir şey demedim. Başka bir taksiye atlayıp gideceğimiz yere gittik yedik içtik eğlendik. Evlerimize döndük. Akşam haberlerinde bir taksinin yağmur nedeniyle kayganlaşan zeminde yoldan çıkıp kaza yaptığını ve şoförün öldüğünü gördüğüm an şoka uğradım. Bu adam o adamdı. O günden beri hisleri benim için önemliydi. Umarım dediği gibi bu elbise kaderim olur ama iyi....

Elbiseleri alıp evlerimize dağıldık. Anneme selam verip Emir'imi öptükten sonra yorgun olduğumu söyleyip odama geçtim. Elbiseyi kılıfından çıkartıp dolabımın kapağına astım. Üstümü değiştirdikten sonra yatağıma uzandım. Elbiseye uzun uzun baktım.

'Umarım bana şans getirisin.' Dedim ve gözlerimi kapatarak kendimi uykunun şefkat dolu kollarına bıraktım.

Oylarının ve yorumlarınızı bekliyorum. :) :)

ZİFİRİUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum