24.BÖLÜM : KOCA BİR BOŞLUK

155 49 87
                                    

O an kuşlar bıraktı uçmayı, çocuklar bıraktı koşmayı, rüzgar bıraktı esmeyi, dünya sanki bıraktı dönmeyi ve güneş hayatımı bir kez daha karartmak üzere bıraktı doğmayı veda bile etmeden çekip gitti dünyamdan. Gündüzüm bir anda karardı, hayatıma ışık olacak mum ışığı içimde oluşan fırtınada söndü, sığınacak tek durağım limanım oluşan lodosta alabora oldu ve ben sulara gömüldüm. Nasıl çıkardım ya da çıkar mıydım bilmiyorum.

Ensemde hissettiğim nefesin ardından kolumu adeta bir mengene gibi saran parmaklarla birlikte beni kendine çevirdi. Burun buruna geldiğim kişi karşısında yutkunum.

'Senin ne işin var burada?' Dudakları arasından çıkan öfke dolu nefesi yüzümü yakarken gözlerimi kırpmadan gözlerine baktım. İçimde hissettiğim korku değildi, başka bir şeydi, bu anlam veremediğim bir durumdu.

Şimdi daha yakından gördüğüm bu gözler yıllardır görmediğim o yüze aitti. Bu gözlerde ondan bir parça vardı ama neden ya da nasıl?

'Cevap ver ne işin var burada?' Kolumdan sarsarak ona odaklanmamı sağlarken duyduğum kapı açılıp kapanma sesini kulak ardı edip kolumun acısıyla dudaklarımı birbirine bastırdım.

'Batu ben..!' Ağzımı açıp kendimi ifade etmeye çalışırken kolumu sıkarak yüzünü yüzüme yaklaştırırken başını kulağıma doğru eğildi. Yaptığı bu eylemle sanki beni koruyacakmış gibi içimde sakladım nefesimi.

'Def olup gideceksin bu evden anladın mı beni?' Söyledikleri içimde yeşeren umut ağacından bir dal koparıp uçurumdan aşağı atarken kalbim gök gürlemesini andıran sesler çıkarmaya başladı.

'Sen bize zarar veriyorsun en çok da Buğra'ya en kısa sürede defolup gideceksin buradan. Hiç kimseye hiçbir şey söylemeden gideceksin.' Diye devam etti ve sustu. Öyle kısa bir süre değil uzunca bir süre sessizce, başı başımın yanında durdu. Ne sesini duydum ne de nefes alış verişini hissettim.

'Defne!' Titreyen nefesiyle fısıldadı. Tüylerim diken diken olurken ne hissettiğimi bilemedim.

'E-efendim!' Kalbimin titremesi sözcüklerime yansıdı. Batu'nun sert ve titrek nefesleri omzumda değdiği yerleri kül ederken kalbim bulunduğu konumu kabul etmeyip ardı ardına teklemeye başladı.

'Ölümün elimden olacak!' Sıcak nefesi kulağımı doldururken korku tüm bedenimi ele geçirdi.

'Yürü!' Kulaklarımda yankılanan sesiyle yaşadığım kısa sürekli şoktan çıktım. Bir anda başını çekerek benden uzaklaştı. Kolumdan tutarak kapıya doğru çekmesiyle yere düştüm ve dizlerimin üzerinde beni sürükleyerek odadan çıkardığında boşta kalan elimle kolumu tutan elini tuttum.

'Bırak.' Sesim gür çıkmalıydı bu kadar aciz değil ama ne konuşacak ne onu durduracak ne de ayağı kalkacak gücü kendimde bulamadım.

'Kalk ayağı!' Gür sesi evin içinde yankılanırken kolundan destek alarak ayağı kalktım. Koridorda yankılanan kapı açılma sesleriyle başında durduğumuz merdivenleri hızla inmeye başladık. Kolumu koparmak istercesine çekmesiyle son üç basamakta inmek yerine düştüğüm için süründüm.

Yere düşüşümü umursamadan çekmeye devam etti ve salonun ortasına kadar geldik. Var gücüyle beni salonun ortasına fırlatırken merdivenden gelen seslere odaklanmaya çalıştım ama olmadı. O an gözlerimden boşalan yaşlar ve hepsinin önünde yere serilmem yüzümü yere eğmem için geçerli bir sebepti.

'Batu ne yaptığını sanıyorsun sen he?' Güney'in sesiyle bir nebze olsun kendimi güvende hissederken yüz üstü kaldığım yerden usulca toparlanmaya başladım. Salonun ortasında bulunan orta sehpaya sırtımı yaslayarak bacaklarımı kendime doğru çektim.

ZİFİRİWhere stories live. Discover now