13.BÖLÜM : MATRUŞKA

284 80 29
                                    

Matruşkaları bilir misiniz? Hani şu iç içe geçmiş, içi içine sığmayan ya da her duygusunu içine saklayan insanlar. Birini çıkarırsın bu son dersin karşına bir tane daha çıkar bu son dedikçe bir tane daha.. Ta ki en küçük olanı bulana kadar. Belki de buydum ben. En küçük halime gelene kadar savaşacaktım. Hergün bu son dedikçe yeni günde yeni bir matruşkayla başlıyordum. Her günün sonunda bu son dedikçe her sabah aslında son olmadığını görüyordum. En küçük halim belki de bir avuç topraktı....

'Defne' adımı duymamla gözlerimi yavaş yavaş araladım. Olduğum yerde doğruldum. Burası benim odam değildi. Hatırlamak için önce gözlerimi sımsıkı yumdum, parmak uçlarımla şakaklarımı ovdum. Sonra gözlerimi açarak bulunduğum yerde gezdirdim. Sağımda duran Banu komiseri görünce şoka girmiş gibi ayağı kalktım. Doğru ya tutukluydum.

'Günaydın Defne'

'Gü-günaydın Banu Hanım'

'Seninle görüşmek isteyen biri var birazdan gelecek. Haber vereyim dedim.'

'Kim?' Onu görmek, istediğim en son şey bile değildi.

'Avukatın'

'Ne? benim avukatım yok ki. Bir yanlışlık olmalı.' Avukat tutacak kadar delirmiş olamaz öyle değil mi?

'Annen'

'Ta-tamam' doğru ya annem avukattı. Bende ne düşündüysem. O benim neyimdi ki kocaman bir HİÇ.

Odadan çıkarken sadece arkasından baka kaldım. Hemen ardından annem kapıdan içeri girdi.

'Anne..' ağlayarak koştum ve sımsıkı sarıldım anneme. Saçlarımı okşayarak konuştu.

'Geçecek birtanem sakın korkma hadi gel oturalım. Konuşalım biraz.' Kolumdan tutarak bir sandalyeye oturttu. Ardından o da yanımdaki sandalyeye oturdu. Ellerimi ellerinin arasına alarak konuştu.

'Bak kızım önce bir sakin ol anlaştık mı?' Başımla onaylandıktan sonra devam etti.

'Olay gecesi hakkında verdiğin ifadeyi okudum. Ben sana inanıyorum. Bugün öğleden sonraya bir mahkeme ayarlandı. Kerem diye biri senin adına bir şikayette bulunmuş ve çok ciddi suçlamalar. Tanıyor musun?' Gözlerimi annemin gözlerinden çekip boş masaya çevirdim. İçimden onlarca kez tekrar ettim. Kerem... Kerem... ama hayır tanımıyordum. Gözlerimi anneme çevirerek konuştum.

'Hayır anne tanımıyorum.'

'Anladım birtanem. Bende tam çözemedim. Mahkemede görüşeceğiz. Merak etme ben elimden geleni yapacağım. Ve bir de şey var...'

'Ne?'

'Dün geceden beri karakolun bahçesinde bir çocuk var. Bir kaç komisere seni sormuş. Böyle uzun boylu, kirli sakallı, renkli gözü biriymiş. Tanıyor musun?' Bu o'ydu git dememe rağmen burda mı kalmıştı? Annemi cevapsız bıraktım. Ne diyebilirdim ki? Bir bağımın olmadığı kadar yabancı ama ifademde adını vermeyip onu koruyacak, korumak isteyecek kadar tanıdık.. Annem sabırla derin bir nefes alıp verdikten sonra konuşmaya devam etti.

'Şimdi ise dört erkek bir kız seni bahçede bekliyor. İlk defa görüyorum onları. Selin de sabah aradı beni defalarca açmak istemedim ama ısrarla arayınca açıp her şeyi üstten anlattım. O da gelecek. Hepimiz yanındayız merak etme tamam mı? Onlar bile' gözleriyle pencereyi gösterdikten sonra sarıldı. Bir süre durdu ve sonra ayrılarak ayağı kalktı.

'Ben şimdilik gitmek zorundayım. Söyleyeceğim sana kahvaltı getirsinler. Biraz toparlan ve ne olursa olsun güçlü dur.' Göz kırptıktan sonra odadan çıktı. Annemin kapıyı kapatmasıyla olduğum yerden kalktım. Pencerenin önünde durdum. Gözlerimle bahçeyi süzerken tam karşımdaki bankta oturan üç tanıdık yüzü gördüm. Pencereyi açtığımda ilk Doruk'un gözleri buldu beni. Buğra'nın omzuna dokundu ve burayı işaret ettiğinde Buğra beni görür görmez yerinden kalktı. Bir iki adım atmasıyla pencereyi tekrar kapattım. Güney kolunu tutarak bir şeyler söyledikten sonra beraber eski yerlerine oturdular.

ZİFİRİWhere stories live. Discover now