17.BÖLÜM : ŞANTAJ

278 79 31
                                    

Boş bir odada duvardan duvara çarptığınızı hissettiğiniz oldu mu hiç? Benim oldu. Belki defalarca oldu ama hiçbiri bu kadar etkili değildi. Duyduğum son dört kelime beynimin boş odasında duvardan duvara çarpıyordu. Her bir harfi, her bir kelimesi havada uçuşuyor ama bir türlü yan yana gelemiyordu.

Gözlerimi kapatıp açtım. Söylediklerini idrak etmeye çalışarak yutkundum. Başını ağır hareketlerle kulağımdan çekti ve karşımda durdu. Burnu burnuma değiyor, gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Bileğimi tuttuğu elini bıraktı. Avuç içini yanağımda hissetmem girdiğim transtan çıkmama yardımcı oldu. Öylece gözlerine odaklanmış bekliyordum ne beklediğimi bilmeden.

'Anlamadın galiba. O benim sevgilim değil Defne!'

'Ama Doruk-' yanağımda tuttuğu elinin yerini değiştirmeden baş parmağını dudaklarımın üstüne bastırarak susmamı sağladı.

'Zamanı gelince anlatacağım.'

'Ben şimdi dinlemek istiyorum.' Topladığım cesaretimle kolları arasında dik durmaya çalıştım.

'Defne çok kötü görünüyorsun gel seni önce eve bırakayım dinlen. Ayık kafayla konuşuruz.' Söylediklerine karşılık olarak sadece başımı salladım. Çünkü söylediklerinde sonuna kadar haklıydı. Yanağımda ki elini çekmesiyle yüzümde oluşan boşluğu dolduran rüzgar bir an irkilmeme neden oldu. Belimdeki elini ağır çekimdeymiş gibi çekti ve elimi tuttu. Yaptığı hareketin yarattığı hisle bir elime bir de ona baktım. Yüzündeki memnun gülüşle gözlerime bakarken ateşe dokunmuş gibi bir anda çektim elimi.

'Alara'yla sevgili olmayışın benim elimi tutabileceğin anlamına gelmiyor zifiri.'

'Peki öyle olsun!' Hadi gel' sesimi çıkarmadan peşinden geldiğimiz yolu tekrar döndük. Bana uzattığı kaskı alarak kafama taktım. Zaman kaybetmeden arkasındaki yerimi aldım.

'Tutun!'

'Gerek yok sen yavaş sür yeter! Ben durabilirim.'

'Defne iyice saçmaladın.'

'Ben mi saçmaladım ne var yavaş sürsen. Sana yakın olmak istemiyorum belki.'

'Halla halla! Neden?' Yüzünde oluşan gülümsemeye karşılık bende gülümsedim.

'Çünkü..'

'Evet çünkü?'

'Çok uykum var zifiri sus!' Kollarımı beline sararak ellerimi karnının üzerinde birleştirdim.

'Bu kask çok ağır zifiri. Çıkarmak istiyorum.' Uyku mahmurluğuyla çıkan sesimi ben bile zor duymuştum.

'Eğer sıkı tutunacaksan çıkaralım.' Cevap verme gereğinde bulunmadan kollarımı ondan ayırarak kaskı çıkardım ve ona uzattım. Yarı açık olan gözlerimle ne yaptığına bile bakmadan tekrar sardım kollarımı bedenine. Kask tamamen bahaneydi. Onu hissetmek istiyordum. Başımı sağa çevirerek sırtına yasladım. En son hatırladığım şey gülüşüydü ve yola çıkışımız.

Hayat bir yolculuktan ibaretti tıpkı şu an benim yaptığım yolculuk gibi. Engebeli yollar arasında bir sağa dönüyoruz bir sola. Bir süre yolumuz dümdüz ve engelsiz görünüyor olduğundan hızla yola devam ederken illa ki dengemizi bozan çakıl taşları oluyordu. Ama pes etmeden düzlüğe ulaşmak istediğimiz için yola devam ediyorduk.

'Defne geldik!' Duyduğum sesle araladım gözlerimi. Gerçekten motorsiklet üzerinde uyuyan ilk insan olarak tarihe geçebilirdim. Gözlerimi zorlukla açtığımda suratımı yaslı olduğu bedenden elektrik yemiş gibi ayırdım. Hemen ardından ellerimi de.

ZİFİRİWhere stories live. Discover now