Chapter Sixteen: In The Reliable Arms

3.5K 303 638
                                    

Playlist: Indila - Dernière Danse, Bebe Rexha - In The Name of Love

Hyunjin'i ilk fark ettiğimde sınıfta delicesine parmak kaldırıyor, kimsenin aklına gelmeyecek sorular soruyor, soruları ile öğretmenin bile şaşıp kalmasını sağlıyordu. Tabii bu da sınıftaki herkesin ona şaşkınlıkla bakmasına neden oluyordu.

Ben de bu şekilde fark etmiştim onu. Evet, derslerle alakam yoktu fakat derste sürekli aynı kişinin konuşuyor olması benim de dikkatimi çekmişti. Bu da ister istemez onu incelemeye başlamama sebep olmuştu.

Aslında en başta Hyunjin'e karşı bir hoşlantı yaşamamıştım. Herkeste de olduğu gibi sınıfta derslere çok katılan, çalışkan bir öğrenciydi benim için. Normal olarak ismi dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Fakat birçok projeye ismini yazdırdığını, oldukça sosyal olduğunu duymuştum. Bu da içimde onunla çok zıt varlıklar olduğumuz hissini uyandırmıştı.

Dediğim gibi içimde ona karşı bir hoşlantı yoktu. Fakat bir gün listede birden ismim okunduğunda şaşkınlıkla doğrulmuş, yabancı bir şekilde irileşen gözlerimle öğretmene bakmıştım. O zamanlar hastalığımı öğretmenler öğrenmişti ve bana karşı hassas davranmak konusunda söz vermişlerdi ki psikoloğum tarafından o dönem bir rapor bile hazırlanmıştı. İsmimin söylenmesini beklemiyordum o yüzden. Telaş yapmıştım. Tüm gözler üzerimdeydi, daha neyi cevaplayacağımı bile bilmediğim için üzerimde bir baskı katmanı oluşmuştu. Öğretmen bana bakıp son anda yaptığı hatayı fark edince mahçupca "Özür dilerim, Yeji. Fark edemedim." deyip yeni bir kişi seçmişti. Tabii bu da sınıftakilerin benim hakkında farklı düşüncelere sahip olmasına neden olmuştu. Herkes hemen yeni seçilen öğrenciye dönerken tekrar başımı öne eğmeden önce gözlerim ön sıradan birine takılmıştı. İnsan kendisine bakıldığını içgüdüsel olarak hissederdi, buna inanıyordum ki buna bağlı olarak ben de Hyunjin'e çevirivermiştim gözlerimi. Evet, benim olduğum tarafa bakıyordu. Göz göze geldiğimizi fark ettiğinde bozuntuya vermeden bana kibarca gülümseyip tekrar önüne dönmüştü. Bu hareketiyle zorlukla yutkunmuştum.

Çünkü çok güzel gülmüştü. Bir tek tebessümü bile daha onun tanımadan yüreğimde deprem etkisi yaratmıştı. O an kalbimdeki ağrının nedenini anlayamamıştım ama daha sonra bir isim koyacağım bu duygu, o can yakıcı gülümsemenin sahibini sürekli izlememe neden olmuştu. Daha sonralarında ise çevresindeki insanlara olan kibarlığı, hassasiyeti ve yardımseverliği kalbimi ona vermemi sağlamıştı. Tabii tüm bunlara oldukça yakışıklı olan dış görünüşü eklenince ondan etkilenmemek mümkün değildi. Sanki Tanrı'nın yaratmak için fazladan bir çaba harcadığı bir şaheseriydi. Yani, hangi insan hayatında bu kadar başarılı olup insanlara iyi davranıyorken bir de bu kadar yakışıklı olabilirdi ki? Her kızın aradığı, nadir bulunan erkek tipiydi işte.

En başta bir hoşlantıdan ibaret olan sırrım zamanla daha büyük bir şeye dönüşmüştü. İsmini söylemeye utanıyor olsam da ona karşı olan ufak duygularım daha da gelişip o aşk denen duyguya dönüşmüştü.

Böylesine büyük duyguların üç harflik bir kelime parçasına nasıl sığdırıldığını anlayamıyordum. Belki de derin anlamı olan şeyler ufak kelimelerde saklanınca daha değerli oluyordu, kim bilir?

Hyunjin'le çıkmaya başlamamızın üzerinden bir hafta geçmişti. Çok şükür ki hiçbir aksilik yaşanmamış, belki de hayatımın en güzel bir haftasını yaşamıştım. Hyunjin bana ilk günler davrandığından daha samimi davranmaya başlamış, neredeyse her fırsatında yanımda olmaya başlamıştı. Bu değerli olduğuma ve seçimimi doğru kişide yaptığıma inandırmıştı beni.

Sevgimin karşılık almaya başladığı süreçte psikoloğumla olan randevumun sonucunda şaşılır bir sonuç elde edilmişti. İlk raporlardaki gibi yerimde saymıyordum artık. Küçük de olsa iyi yönde gelişme gösterdiğimin ben de farkındaydım. Eskisi kadar ağlamıyor ya da karamsar düşünmüyordum. Tabii normal olmayacak derecede devam ediyordu bunlar ama eskisi kadar çok veya şiddetli değillerdi.

✓ anxiety ❁ [hyunjin × yeji]Where stories live. Discover now