8

619 55 15
                                    

Jackson'a telefon numaramı verdikten sonra kafeden çıktım ve Lisa'yı aradım, birkaç dakikadan sonra açmayınca sesli mesaj bıraktım.  "Kafam karışık Lisa, eve gel konuşmamız gerek." ve eve doğru yol aldım.  

15.05

Eve gelip üstümü değiştirdikten sonra aşağı inip kendime birşeyler hazırlamaya başlamıştım ki kapının çalması ile kendimi direk açarken buldum. Açıkçası Lisa'nın gelmesini bekliyordum fakat karşımda 32 dişle sırıtan Yoongi'yi görünce şaşırdım. "Ah, Yoongi hoşgeldin seni beklemiyordum." içeri geçmesini sağlayıp oturma odasına giderken Yoongi konuşmaya başladı. "Sizin evin önünden geçiyordum uğrayayım dedim bir sakıncası var mı?"  "Hayır yok elbette birşeyler içmek ister misin?" içmek istediği şeyi söyleyip koltuğa oturunca gülümseyip mutfağa gittim ve hazırlayıp tekrar Yoongi'nin yanına gittim. "Ee nasılsın?" diyerek sohbeti başlattım. "Gayet iyiyim, ya sen?"  "İyi sayılır işte."  "Bir sorun mu var?"  "Hayır yani evet bilmiyorum."  "Anlatabilirsin."  derin bir nefes verip konuştum ve olanları anlattım. "... bu kadar."  "Tanımadığın birisinden iş almak, hmm peki kulağa pek hoş gelmiyor fakat denemende bir sorun yok bence."  "Öyle mi dersin?"  "Hmhm." gülümseyip birbirimize bakarken kapının çalması ile ayağa kalktım ve açtım. Gelen Lisa idi of hayır Yoongi'nin burada olması ona yeni bir dedikodu açıcaktı. "Jungkook ile spor yapıyorduk mesajını yeni aldım ne oldu hemen anlat." içeri geçip Yoongi'yi görünce sarıldılar ve yanyana oturup bana baktılar. Lisa'nın mızmızlanmalarını duymadan Yoongi'ye baktım hala gülümseyerek beni izliyordu. Bu nedensizce beni mutlu etmişti.Lisa artık dayanamayıp yüksek sesle konuştu, "Jennie söyler misin artık akşam yemeği için hazırlanmam gerek." Yoongi'ye ne anlattıysam Lisaya da anlatıp bekledim. "Maddi olarak üstüme falan gelmiyorsun Jennie, bazen o kadar saçma kararlar veriyorsun ki seni anlamakta zorluk çekiyorum. Bak sen zeki bir kızsın ama bunu yapman o kadar mantıksız ki en azından bana sorup öyle kabul etmen gerekiyordu."  hepsini tek nefeste söyledikten sonra bir süre bana bakıp odasına gitti. Hiçbirşey diyememiştim. Belki haklıydı ama bu işe ihtiyacım vardı. Yoongi'ye baktığımda yere bakıyordu. Küçük bir öksürüp çıkarıp konuştum. "Kusura bakma."  "Hayır, hiç sorun değil. Ben artık kalkayım."  "Geçireyim seni."  "Hiç gerek yok kendine iyi bak asla üzülme tamam mı?"  kafamı sallayıp zorlada olsa gülümsedim. 

Yoongi gideli saatler olmuştu bi ara uyumuşum o sırada da Lisa çıkmıştı. En kısa sürede gönlünü almam gerekiyordu. Kalkıp birşeyler atıştırdım ve telefonumdan gelen mesaja baktım. 

"Selam Jennie."                                                    

                                    "Merhaba Jackson." 

"Yarın başlayalım diyorum sence?" 

                                       "Tamam yer ve saati at." 

Jackson ile konuştuktan bir süre daha oyalanıp yatağa girdim. Yarın güzel bir gün olacaktı.

10.30

Kameramı ve çantamı alıp Jackson'ın attığı konuma yol aldım. Ne yalan söyleyeyim heyecanlıydım. Bir taksiye atlayıp ofis gibi bir yere geldiğimde Jackson'ı aradım  aradım.  "Geldim kaçıncı kat?"  "4." kapatıp 4. kata çıktım. Burada tek bir oda vardı. İçeri girip Jackson'u görünce gülümsedim. Üstünde güzel bir gömlek ve pantolon vardı.  "Hoşgeldin."  deyip gülümseyince gülümsedim ve işe başladık. O güzel pozlar veriyordu ben ise gayet iyi bir şekilde bu pozların karelerini alıyordum. Birkaç saat geçtikten sonra Jackson çektiğim fotoğraflara bakıp gülümsüyordu. "Çok güzel iş Jennie, ilk maaşını verelim hemen." hemen mi? Bu kadar basit mi yani? Çıkarıp parayı elime uzatınca mahcup bir şekilde teşekkür ederek parayı aldım ki bir fotoğraf makinesi sesi ile kafamı direk kapıya çevirdim. Hiçbir şey yoktu. "Jackson duydun mu o sesi?"  "Hayır ne sesi?" Hadi ama emindim kapı aralığını tamamen açıp baktım fakat kimse yoktu derken merdivenlerden ayak sesleri duydum ayaklarım direkt olarak oraya giderken hızlandım ve şapkasından dolayı yüzü gözükmeyen elinde fotoğraf makinesi olan birini gördüm. Yakalamaya çalıştım fakat öyle hızlıydı ki yetişemedim. Koşarken ona "hey!" diye bağırmak ve aşırı adrenalinden dolayı çok hızlı koşan bacaklarımı hissedemezken durdum ve onun gözden kaybolmasını izledim. Kimdi? Bizi neden çekmişti? Kafamda oluşan yeni sorulara karşılık merdivende öylece oturarak kaldım.

içimden bir ses kötü bir şey olacağını söylüyordu.


A Dream That Will Not HappenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin