1.

10K 208 4
                                    

*DÜZENLENMİŞTİR*
26.04.2020

Hayatında olup biten şeylerin, dilediğin şekilde olmasını isteme: nasıl oluyorlarsa, öyle olmalarını iste. Böylece her zaman mutlu olursun.

-Epiktetos

Yaklaşık bir saat önce bindiği uçakta Yunan filozof Epiktetos'un bu sözlerini düşünüyordu Deniz Defne. Yıllar önce de uçağa binip İstanbul'a, okumaya giderken de düşünmüştü.  Ama biraz farklı bir şekilde. O zaman mutlu olmak için gidiyordu. Dilediği şey olmuştu ve bu uğurda ailesinden, evinden ve sevdiği adamdan ayrılması gerekse bile gitmişti. Şimdiyse karşılaşacağı şey onu korkutuyordu. Bıraktıklarını eskisi gibi bulamamak... Sonucunu bildiği şeylere adımlamak belki de hayatında ilk defa cesaretini kırıyordu. Tüm bunlar birkaç saat önce annesinin onu aramasıyla başlamıştı.

Birkaç saat önce

Deniz Defne tekmesini atmak için kaldırdığı ayağını çalan telefonuyla indirdi. Elindeki bandajları çıkartarak telefonun yanına geldiğinde arayanın annesi olduğunu gördü. Yüzünde pırıl pırıl bir gülümseme oluşurken telefonu açtı.

"Anneciğim." 

Karşı taraftan önce bir iç çekme duydu, sonra annesinin boğuk sesini. Ağlamış mıydı?

"Kızım...kızım."

"Anne ne oldu? Niye ağlıyorsun?"

"Hemen buraya gelmen lazım!"

"Ne oldu anne? Birine bir şey mi oldu?"

"Abin... Abin kız kaçırmış."

Çıkan sesle kafasını eğdi. Telefonu düşürmüştü. Zaten birkaç saniye sonra da dizlerinin dermanı yokmuş gibi kendisi de yere düştü. Bunu nasıl yapabilmişti? Sonuçlarını bile bile nasıl yapabilmişti?

Onsan sonrası çok hızlıydı. Aceleyle küçük bir bavula eşyalarını koymuş, ev arkadaşı Zeynep'i arayıp onu çağırdı. Olanları anlattıktan sonra birlikte okula gidip gerekli işlemleri yapmışlar ve Zeynep kendisini havaalanına bırakmıştı.

Şimdiyse inmişti. Mardin'deydi –her şeyini bırakıp gittiği yerdeydi-. Havaalanından çıkıp kendini bekleyen arabaya bindi.

"Hoşgeldiniz hanımım." Sadece kafasını salladı Deniz Defne. Konuşacak bir durumda değildi. Yolculuk boyunca tanıdık sokakları, bırakıp gittiği yerleri inceledi. Çok değişmemişti. Ya da değişmeyen sadece şehrin silüetiydi. Araba görkemli konağın önünde durduğunda kafasını kaldırıp yıllardır ayak basmadığı yere baktı –evine-. Arabadan inmeden önce omuzlarını dikleştirdi.

"Cemal Abi?"

"Efendim hanımım"

"Silahımı getirmeni söylemiştim. Getirdin mi?"

Adam yutkunarak torpido gözünü açıp içinden silahı alıp arka koltuğa uzattı.

Deniz Defne silahını aldıktan sonra derin bir nefes aldı. Kaç yıl olmuştu buna dokunmayalı? Altı mı? Yavaşça elini isminin işlendiği yerde gezdirdi. Babasının mavi gözlüsü... Deniz'i. Annesinin mis kokulu çiçeği... Defne'si. İsmi buradan geliyordu. Ve bir de şey vardı. Onun sevgilisi. Gözlerini kapadı. Kulağına eski kahkaları gelirken gözünün önünde abisi vardı. Gözlerini yeniden açtığında buz tutmuş mavileri ortadaydı. Beklemeden arabadan indi. Konağının kapısının önüne geldiğinde kapılar hemen açıldı. Kendinden emin bir şekilde avluya adımladı.

ZOR TÖRE (DÜZENLENİYOR)Место, где живут истории. Откройте их для себя