Bölüm 40

47 3 0
                                    







İlk Teşkilât-ı Esasiye Kanunumuzun Tarihçesi

Saygıdeğer Efendiler, bu telgrafımda temel maddeleri bildirilmiş olan Teşkilât-ı Esasiye Kanunu1, bu tarihten henüz on gün önce, yani 20 Ocak 1921'de Meclis'ten çıkmıştı. Bu kanun, Meclis'in ve millî hükûmetin durum ve yetkisini, şekil ve niteliğini tespit ve ifade eden ilk kanundur. Meclis, 23 Nisan 1920'de açıldığına göre, bu ana kanunun Meclis'ten çıkarılabilmesi için dokuz ay kadar bir zamanın geçmesi zorunlu olmuştu. Bu zorunluluğun nereden doğduğu hakkında bir fikir verebilmek için, izin verirseniz kısa bir açıklamada bulunayım:

Bilindiği üzere, Meclis'in açılmasından hemen sonra, pek gerekli esasları içine alan bir önerge vermiştim. Meclis ve onun Bakanlar Kurulu, bu esasları ilk günden yürürlüğe koymuş ve uygulamaya başlamıştı. Bir yandan da, kurulmuş olan Temel Haklar Komisyonu, bu önerge metni esas almak üzere, bir kanun tasarısı hazırlamaya başladı. Nihayet dört aylık bir süre sonunda, bu Komisyon, "Büyük Millet Meclisi"nin Kuruluş ve İşleyişi ile İlgili Kanun Maddeleri " başlıklı sekiz maddelik bir tasarıyı Meclis'e getirdi. 18 Ağustos 1920 tarihinde çok acele görüşülmesi kararıyla gündeme alınan bu kanun maddelerinin uzunca bir gerekçesi vardır.

Komisyon tutanağının, Büyük Millet Meclisi'nin tarifini yapan satırları arasında şu cümleler yazılıydı: "Halife ve Padişah'ın tutukluluğu ve diğer olayların da buna eklenmesi ile ortaya çıkan güçlük karşısında, kurulan Meclis'imizin sonsuz olarak bugünkü şekli ile devam etmesini kabul etmek, aşırı ve özel durumlara doğal bir şekil vermek olur. Halbuki, olağandışı durumların süreklilik kazanamayacağı bir kuraldır. Buna göre, çiğnenen Hilâfet ve Saltanat hakkı ile, millet ve vatanın bağımsızlığı yeniden kazanılıncaya ve kabul ettirilinceye kadar bu durumun devamı, ancak, ana hedef olan bu kutsal gayelerin gerçekleşmesiyle Meclis'in doğal bir duruma girmesi uygun görülmüştür. Onun için, ikinci maddenin birinci fıkrası "amacın gerçekleşmesine kadar" şartına bağlanmıştır. Gerçekten de, Meclis'in ne zamana kadar toplanmakta devam edeceği konusunda belirli bir süre ve sınır konmamıştı.

Bu sebepler ve bu görüş dolayısıyla, daha 1920 Ağustosunda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin durum ve niteliği bakımından devamlı olmadığı inancının hâkim olduğu anlaşılıyor.

Kanun maddelerinin birincisi de, "Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme güçlerini kendinde toplar, devlet idaresini doğrudan doğruya ve tek başına ele almıştır" şeklindeydi. Bu madde ile Meclis'e verilen yetkinin bile, gerekçeye göre, geçici olması lâzım geleceği doğaldı. Niteliği bakımından geçici olan bir kuruluşun yetkisi de, var olduğu sürece mevcuttur.

Temel Haklar Komisyonu'nun görüş ve kararı Meclis'te olduğu gibi benimsendi. Hattâ Meclis üyelerinden birçoğu, maksadın açıklanmasında, Komisyonun ifadelerini eksik bularak, bu ifadelere açıklık getirilmesi teklifinde bulundular. Dediler ki, birinci maddenin başına "Hilâfet ve Saltanat ile vatan ve milletin bağımsızlığı kurtarılıncaya kadar..." şeklinde açıklık verecek kısmı eklemek gerekir. İkinci maddedeki "amacın gerçekleşmesine kadar" ifadesi yerine de, aynı açıklığın verilmesi gerektiği ileri sürüldü. Bu konu hayli tartışmalara yol açtı. Bazı milletvekilleri, yalnız, "Hilâfet" kelimesini koyalım. "Saltanat"ı da içine alır, dediler.

Bazı hoca efendiler, buna razı olmadılar. "Hilâfet manevi bir görevdir", görüşünü ileri sürdüler. "Hilafet'te ruhbanlık yoktur" itirazına hoca efendiler: "Saltanat, yalnız hükmettiği memleketleri içine alır. Hilâfet ise, bütün dünyadaki müslümanları kapsar", diye cevap verdiler.

Bu tartışmalar günler ve günlerce devam etti. Çatışan görüşlerden biri açıktı: "Halife ve Padişah vardır ve var olacaktır. O var olunca, bugünkü durum, şekil ve yetki geçicidir. Hilâfet ve Saltanat makamı otoriteyi ele alıp faaliyete geçme fırsatını bulunca, siyasî teşkilâtla ilgili esasların ne olduğu bellidir, bilinmektedir. O bakımdan, yeni bir şey düşünmek sözkonusu değildir. Hilâfet ve Saltanat makamı yeniden işler duruma gelinceye kadar, Ankara'ya toplanmış olan birtakım insanlar, geçici tedbirlerle çalışacaklardır."


NutukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin