Bölüm 42

48 2 0
                                    



Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Gurubu'nun Kurulması

İkinci nokta: Gurup, devlet ve milletin teşkilâtını, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nun koyduğu ilkeler çerçevesinde, sırasıyla şimdiden tespite ve hazırlamaya çalışacaktır.

Efendiler, bütün gurupları ve Meclis üyelerinin çoğunu davet ederek, bu iki esas üzerinde birleşmelerini sağladım. İşaret ettiğim bu ana madde ve bundan sonra Gurup'un içtüzüğü ile ilgili olan maddeler, 10 Mayıs 1921 günü yapılan toplantıda kabul edildi. Gurap Genel Kurulu'nca seçildiğim için, gurubun başkanlığını da üzerime almıştım.

Efendiler, memleket içinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti var olduğu gibi, onun, aynı ad altında Meclis'te de bir siyasî gurubu kurulmuş oldu. İstanbul'daki Meclis-i Meb'usan'ın yapmaktan çekindiği iş, ancak onların dağılmasından 14 ay sonra Ankara'da yapılmış oldu. Bu gurup, Birinci Büyük Millet Meclisi'nin devam ettiği sürece, Hükûmetin görev yapmasına yardımcı olabilmiştir. Fakat, gurup tüzüğündeki ana maddenin ifade ettiği ikinci noktayı anlamlı bulanlar oldu. Bu gibiler duygularını açıklamamakla birlikte, bu noktada toplanan anlam ve gayenin gerçekleşmemesi için derhal faaliyete geçmekte gecikmediler. Olumsuz faaliyet diye vasıflandırabileceğimiz bu türlü faaliyetler, iki şekilde ortaya çıkmaktaydı.

Birincisi, Gurub'un içinde düşünceleri karıştırma ve görüşülecek konularda aleyhte bir durum yaratma şeklinde oluyordu.


Hoca Raif Efendi, "Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti" Kuruyor

İkincisi, memleket içinde ve yine teşkilâtımız içindeydi. Bu noktayı açıklayan en belirgin örnek, Erzurum milletvekili Hoca Raif Efendi'nin ve bazı arkadaşlarının, gurubun kurulmasından önce ve Teşkilâtı Esasiye Kanunu'nun çıkmasından hemen sonra giriştikleri faaliyettir. Arzu ederseniz, bu konuda biraz bilgi vereyim:

Hoca Raif Efendi ve arkadaşları, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Erzurum Merkez Hey'eti'nin adını değiştirdiler. Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti dediler. Mevcut cemiyet ilkelerinin başına da, Hilâfet ve Saltanat makamının ve devlet şeklinin olduğu gibi bırakılmasını sağlayıcı birtakım eklemeler yapmışlar ve bu faaliyetlerini öteki illere, özellikle doğu illerine de birtakım bildiriler göndererek yaymaya kalkmışlardı. Ben bu durumu öğrenir öğrenmez, Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa'nın dikkatini çektim. Hoca Raif Efendi'yi ve arkadaşlarını uyararak bu türlü faaliyetlerden vazgeçirmesini rica ettim.

Sarıkamış'ta bulunan Kâzım Karabekir Paşa ile Erzurum'da bulunan Hoca Raif Efendi arasında bazı yazışmalar olduktan sonra Raif Hoca, bizzat Paşa'nın komuta merkezine gitmiş, orada "Muhafaza-i Mukaddesat" adının kullanılmasındaki sebepleri açıklarken demiş ki: "Maksat, halifelik ve padişahlık haklarını korumak, memleketin ve İslâm dünyasının bugünkü ve gelecekteki hayatı için büyük uyuşmazlık ve sakıncalar doğuracak olan, Cumhuriyet idaresinden kesinlikle sakınmaktır." Hoca, "Büyük Millet Meclisi'nde kurulan Müdafaa-i Hukuk Gurubu'nun hilâfet ve saltanat idaresini cumhuriyete dönüştürme maksadı güttüğü hissedilmektedir", görüşünde bulunduktan sonra, bu gibi faaliyetleri tanımakta mazur olduklarını bildirmiş.


Kâzım Karabekir Paşa, Devlet Şeklinde Tarihi Değişiklikler Yapılacağı Zaman Askeri ve Sivil Devlet Adamlarının Gereği Gibi Görüşleri Alınmalıdır" Diyor

Kazım Karabekir Paşa'nın bu bilgileri veren 11 Temmuz 1921 tarihli şifreli telgrafında, kendisi de ileri sürdüğü görüşler arasında diyordu ki; "Hükûmet şekli ile ilgili esasları, Büyük Millet Meclisi'nce kabul edilen Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nun tespit etmiş olduğu görülüyor. Halbuki bendeniz, bu kanun hükümlerinin olsa olsa bir parti programı halinde kalmasını, uygulamada ortaya çıkacağını tahmin ettiğim güçlüklere karşı daha yararlı buluyorum. Bu görüşümü, bölgenin çok yakından tanıyabildiğim duygu ve düşüncelerine göre kısaca açıklamak isterim. Meclis'te Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nu desteklemek üzere kurulan guruba girmiş olanların çoğu, yeni bir rejim değişikliğinde memleket kaderinde söz sahibi olmak hevesinde görünenlerdir. Halk arasında, ancak küçük bir gurup yeni nitelikte teşkilât fikirlerini benimser. Milletvekillerinin Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'na taraftarlıkları ancak kişisel görüşlerinden gelebilir. Devlet şeklinin bu büyük ve tarihi değişiklik faaliyetlerinde, memleketin geleceğinden hep birlikte sorumlu olan askerî ve sivil devlet adamlarıyla, Müdafaa-i Hukuk merkezlerinden gereği gibi görüş alınması ve durumun olağanüstü bir Meclis'te incelendikten sonra karara bağlanması gerekir, düşüncesindeyim."

NutukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin