7. Bölüm

4.3K 240 32
                                    

Nasıl anlatılabilirdi acı dolu hatıralar?

Nasıl tekrar tekrar yaşanılırdı o kabus dolu anlar?

Aslı sindiği koltuğun köşesinden büktüğü dudağıyla Eylül'e baktı. Onunda anlatmak için bir yerden başlaması gerekiyordu.

"Abim askerde iki arkadaşıyla esir düşmüşlerdi... Kuzey Irak'ta. Haberi aldığımızda geri dönmesini bırak naaşını bile göremeyeceğimize emindik. On sekiz gün... umutlarımızın yaprak yaprak döküldüğü on sekiz gün...! Şehit olduğunu kabullenmiştik. Annem ilaçlarla ayakta duruyordu, babam abimin görevli olduğu sınır karakolunun önünden bir saniye dahi ayrılmadan bir haber beklerken on sekiz gün sonra esir düşen üç askerin kurtarıldığı haberi geldi. Abim ve arkadaşları öyle bir haldeydiler ki yaşadıklarına sevinemedik bile. On sekiz gün boyunca aralıksız gördükleri fiziksel ve psikolojik şiddet. Ankara Gata'da dört ay yattı. Arkadaşlarından birinin bacaklarını dizden aşağı kesmek zorunda kaldılar. Bunu kaldıramadığı için kendini yatağının korkuluğuna asarak intihar etti o adam. Üzerlerinde ilaçlı deneyler yapmışlardı. Abimin kalbi ve karaciğeri çok ciddi hasar aldığı için iki kere ameliyat olmak zorunda kaldı. Dört ay boyunca annemle bile görüşmedi, konuşmadı. O gördüğün yara izleri var ya, o aşağılık köpeklerin kesip kesip üzerine tuz bağladıkları yaraların izleri.

Çok kötü zamanlardı! Abim bir daha asla eskisi gibi olmadı. Bir yıla yakın pisikolojik tedavi gördü. Dayımlar tutturdu evlendirelim toparlar diye. Annemin isteği üzerine Arzu ile nişanlandılar. Abim hem iş için hemde tedavisi için sık sık Ankara'ya gitmek zorunda kalıyordu bazen uzun zaman dönmediği de oluyordu. O zamanlar çok güvendiği abine, Hakan'a emanet ediyordu her şeyi. Bizi bile... . Ben görmüştüm aslında ama abimin can dostu diye yakıştıramamıştım. Yanlış anladığıma imandırdım kendimi. Ama öyle olmadı. Abim tekrardan dağıldı, paramparça oldu. O yıkıntıların arasına sen düştün, abim gazap oldu, üzerine yağdı. Siz evlendikten sonra abim hayatının tüm kapılarını kapattı, bize ailesine bile. Taner Abi ve Selçuk'la bile aylarca görüşmedi.

Uzun zaman herkesi suçladı, sonra kabullendi. Parmağından yüzüğünü hiç çıkarmadı ama hiçbir zaman, hiçbir anlamda yüklemedi. Evli bir adam olduğunu hiç unutmadan ona göre yaşadı ama senin eşi olduğun gerçeğinden hep kaçtı, hiç kabullenmedi. Adını dahi hatırlamadığına şahit olmuşluğum var. Şimdi ise her şeyi ve hayatını senin istediğin gibi dizayn etmeye çalışıyor. Abim o ilk tanıdığın adam değil Eylül, onu hiç tanımıyorsun "

Eylül nefesini tutarak dinlediklerinden sonra yutkunarak kesik bir nefes aldı. "Ben... böyle olduğunu hiç bilmiyordum. Kimse de anlatmadı " diye mırıldandı.

"Çünkü kimse hatırlamak istemiyor, o yüzden " dedi Aslı gözyaşlarını silerek. İkisi sindikleri koltuklarının köşelerinde sessiz sessiz oturmaya devam etti.

Aradan geçen iki haftanın ardından Galip toparlanmış işlerinin başına geçmiş hatta işlerini bitirmişti bile. Aslı da daha fazla kalamayarak Eskişehir'e işlerinin başına dönmüştü. Galip, Eylül'den artık bir cevap bekliyordu. Ama Eylül karman çorman hâlâ bir karar verebilmiş değildi.

Akşam yemeği için sofrayı çardağa kuran Eylül bahçeye giren Galip'in arabasına bakındı. Semaverde çay demleyen Selvi gülümseyerek arabadan inen Galip'e seslendi.

"Çay tam istediğin gibi oldu "

"Ellerine sağlık ablam! Üstümü başımı değiştireyim hemen geleceğim " diyerek içeri girdi Galip. Eylül bahçeye açılan mutfağın kapısından içeri geçerek Galip'i karşıladı.

"Hoş geldin "

"Hoş buldum "

"Bitti mi bugün baklavalık fıstık? "

BİR TUTAM KAHVE KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin