23. Bölüm

1.8K 141 42
                                    

Alparslan, Eylül'ün donmuş bakışlarının adresine dönerken karşıda duran adamın kim olduğunu tahmin edebiliyordu. Eylül yutkunarak bakışlarını düşürdü. Galip'i yeni farkeden Duygu, Rüzgar'la oynadığı oyununu bırakıp hızla ayağa kalktı.

"Galip, sen ne zaman geldin? Hastanedeydin yarın gelirsin diye bekliyordum. " Alparslan gözünü dikmiş ona bakan adamın kim olduğundan emin olurken Eylül'ün duyduğu hastane lafı onu endişelendirmişti.

"Yarını bekleyemedim. " Bahçe kapısını açıp içeri girdi. Kucağına aldığı Rüzgar'a uzun uzun sarılıp öptü. Eylül ile Alparslan hâlâ kapının eşiğinde duruyordu.

"Bak baba geldi. " Duygu'nun hafif hafif gıdıkladığı Rüzgar babasının kucağında tatlı tatlı gülülmeye başladı babasını hiç yabancılamayarak. "Hadi baba de bakayım baba da duysun. "

"Baba! " Galip kaybettiği onca zamanın ve çektiği onca acının ardından ilk defa mutluydu. Rüzgar'ın baba diyişini duymuştu ya artık ölse umrunda değildi.

"Baban sana kurban, bir daha söyle bakayım. "

"Baba. "

"Akıllı paşam benim. " Bir kere daha Rüzgar'a sarılırken bakışları Eylül'ü buldu.

Ne çok özlemişti.

Hangi kelime anlatabilirdi ona duyduğu özlemi.

Peki yanında duran adam?

Eylül kendini son derece rahatsız hissediyordu şu durumun içinde. Döndüğü Alparslan'a,

"Güle güle Alparslan Bey. " Diyerek nazikçe gitmesini istedi. Alparslan her ne kadar Eylül'ü, Galip'le bırakıp gitmek istemiyor olsada; ne kalmak için uyduracak bir bahanesi vardı ne de bir sebep. O yüzden istemsiz bir şekilde başını hafifçe sallayıp sıktığı dişleriyle çıkıp giderken sert bir şekilde arabasının kapısını açıp bindiği gibi aynı şekilde kapattı. Sıktığı dişleriyle çalıştırdığı arabayla oradan uzaklaşırken en büyük endişesi Duygu'nun dediklerini yapmasıydı.

Eylül yanlarına gelerek hayatın her halini yaşadığı adama bir yabancı gibi baktı. Galip de farkındaydı, bir beklentisi yoktu ama yine de acıtıyordu işte.

"Geçmiş olsun. "

Galip başını hafifçe salladı.

"Sağ ol. "

Aralarında konuşacak bir şey bile kalmamıştı. Duygu gözlerini devirerek baktı ikisine.

"Hadi içeri geçelim. " Dedi bir anda Duygu. Eylül, Galip'e farkettirmeden Duygu'ya ters bir bakış atarken Galip hafif bir tebessümle konuştu.

"Rahatsızlık vermeye gerek yok. " Bakışlarını Eylül'e çevirdi. "İzin verirsen Rüzgar'ı alayım, bu gece bende kalsın. "

"Elbette ama gece uyanıp süt istiyor, ağlarsa susturamazsın. "

"Aslı'da kalacağım bu gece, ağlarda susturamazsam getiririm saat kaç olursa olsun. "

"Peki, ben lazım olacak birkaç parça eşyasını hazırlayayım. " Eylül içeri giderken arkasından bakan Galip, Eylül'ün içeri girmesiyle Duygu'ya döndü.

"Kimdi o adam? "

"Alparslan mı? "

"Her ne fışkıysa! "

"Sana yalan söyleyecek halim yok, Eylül'ün peşinden koşuyor. Ama Eylül hayatında kimseyi istemiyor. "

"Kimdir, nedir, necidir bu? "

"Babamın ortaklarından biri, pek sevmem ama düzgün bir insandır. "

"Eylül'ün fikri değişir mi? "

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 18 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BİR TUTAM KAHVE KOKUSUWhere stories live. Discover now