18.Bölüm

2.3K 185 38
                                    

Yüreğindeki kordan kuyuda boğulmak. Aldığın her nefeste yanmak. Başını alıp uçsuz bucaksız diyarlara kaçmak istesede yangının kendisi olduğunu farketmesi bir kurşun gibi işler akla. Yere göğe sığdıramazsın bazen koca bir bedeni. Bir çift göze tutunur insan uçurumun kıyısında sallanırken. Bir çift göz yakar, yaşatır, ağlatır, gülümsetir. Bazen yaşatır, bazen öldürür.

Alparslan düştüğü dipsiz kuyuda ne yapacağını bilmiyordu. Boğulacak gibiydi. Erkenden üzerini giyip kimseye görünmeden evden çıktı. Bindiği arabayı hız limitinin üzerinde sürüyordu, varmak istediği yere bir an önce ulaşmak istiyordu çünkü. Bir tek orda nefes aldığını hissediyordu. Bitmeyecekmiş gibi gelen yol nihayet olmak istediği yere çıkarken kendini halsizce arabadan aşağı zor attı. Her sıkıntıda nefes almak için gittiği yerdeydi. Büyük beyaz taşların kıyısını süslediği denizin kenarındaydı. Geçip bir taşın üzerine oturdu. Ve o taşın üzerinde saatlerce denizi izledi. Erkenden kaçmasının bir diğer sebebiyse annesinin onu o halde görmesini istemediği içindi.

"Eve uğradım Neriman Teyze evde olmadığını söyledi. " Dönüp baktığı kişi can dostuydu. O da geçip Alparslan'ın yanına oturdu.

"Beni böyle görsün istemedim. Benim yüzümden zaten çok yıprandı. "

"Bu sefer ki bahanen ne kendine bu kadar işkence etmek için? "

"Yüreğimdeki yangın!" Ve kör bir sessizliğin ardından gözlerini diktiği mavide kaybolmak istercesine derince soluduğu nefesle konuştu. "Birine tutuldum kör düğüm gibi ne yaparsam yapayım çözemiyorum. Üstelik evli birde çocuğu var. Berbat hissediyordum Serhat! Canım acıyor ve bu acı hiçbir şeye benzemiyor. Daha önce böyle hissetmedim hiç. Gücüm yetmiyor. Nasıl söküp atacağımı bilmiyorum. "

"İnsan her zaman sevebilir ama bir kere aşık olurmuş, annem hep öyle diyor. Seninde şanssızlığın bu, neyden kaçıyorsan onunla imtahan oluyorsun. Ne yapacaksın peki? "

"Bilmiyorum! Ben daha onu tanımıyorum ki doğru düzgün. "

"Kim ki? "

"Eylül. "

"Eylül? "

"Yeni aşçı. "

"Şu kafanı patlatan? "

"Ta kendisi! "

"Evli olduğunu nerden biliyorsun? "

"Bir oğlu varmış iki yaşında. Ne yapacağım ben Serhat içinde kayboluyorum, beynim yanıyor ama içinden çıkamıyorum. Ne zaman oldu, nasıl oldu onu bile bilmiyorum. Lan ben ne zaman bu kadar savunmasız kaldım böyle!"

"Evli olsa yatılı işe neden girsin. Mantıksız! Üstelik çocuğu var ve çocuğu yanında. "

"Sebebi vardır belki."

"Evli olsa her akşam gitmek zorunda olduğu bir evi olurdu. Bekle öğreniriz şimdi. " diyerek telefonunu çıkardı ceketinin iç cebinden Serhat.

"Nasıl olacak o? "

"Bu kız Derya'nın arkadaşı. İşi de Derya vermiş ona. Seni hastanelik edince biraz kendini suçlu hissetmişti hâliyle. " Serhat gülümseyerek söylemişti son cümlesini.

Serhat Derya'yı arayarak telefonu kulağına koydu. Telefon açılınca,

"Müsait misin güzelim bir şey soracağım? " dedi direkt.

"Evette hayırdır? "

"Biri hakkında bilgi lazım az çok. "

"Kim? "

"Eylül, Alparslan'ın evinde iş verdiğin kız. Bu kız kim, kimi kimsesi, ailesi, eşi vesayre sen tanıyorsun ya."

"Serhat bir şey mi oldu? "

BİR TUTAM KAHVE KOKUSUWhere stories live. Discover now