·kaçırılan gözler·

1K 79 26
                                    

Günler birbirini kovalarken Astoria iyice toparlanmış, yaraları neredeyse iyileşmişti. Bu arada Noel de kapıdaydı. Annesi çıldırmış gibi davete hazırlık yapıyor, kızlara ve kendisine en kaliteli kumaşlardan elbiseler diktirip, aile yadigarı ihtişamlı takıları kasalardan çıkarıyordu.

Davet sabahı henüz gün yeni ışımışken, Daphne paldır küldür Astoria'nın odasına daldı. Astoria şok içinde uyandı.

Daphne, ilk kez tekboynuzlu at gören küçük bir kız gibi çığlık attı. "Elbiselerimiz geldi! Hadi çabuk gel deneyelim hemen. Çabuk!" Ve geldiği gibi paldır küldür aşağı koştu.

Astoria hâlâ uyku sersemi, gözlerini devirdi. "Yani gerçekten mi Daphne, şimdi mi?" Mahmur mahmur yatağından kalktı, salınarak perdelerini açtı, yüzünü yıkadı, koltuğun üzerindeki sabahlığını giyerek salona indi.

Daphne derin göğüs dekolteli elbisesinin içinde mükemmel görünüyordu. Aynadan kendine bakarken çenesini kibirle hafifçe yukarı kaldırmıştı. Annesi hayatında bu kadar güzel bir şey görmemiş gibi görünüyordu. Ve Madam Malkin ise, belli ki dikim işinin altından alnının akıyla çıktığından, oldukça neşeliydi. Astoria hafifçe öksürdü. "Hoşgeldiniz Madam." Yüzler bir anda ona döndü. "Ah, küçük hanım da gelmiş. Hoşbulduk canım. İşte elbisen. Gel giymene yardım edeyim."

Astoria'nın elbisesi daha sadeydi. Dizlerinin biraz altında biten, kalın askılı zümrüt yeşili elbise ve belinde ince bir kemer. Astoria aynada kendine baktı. Annesinin yansıması gururla gülümseyerek başını salladı. "Çok güzel, teşekkür ederim." Madam Malkin gülümsedi. "Ancak senin gibi güzel bir hanıma yakışır zarafette."


Hava karardığında Astoria neredeyse hazırdı. Hafif makyajı ve topuz yaptığı koyu renk saçlarının arasından pırıl pırıl parlayan altın örgülerle salona indiğinde babasını orada buldu. Gülümseyerek yanına sokuldu. "Bu kadar çabuk büyüdüğünüze inanamıyorum." dedi babası. "Daphne'ye baksana, bir randevusu var. Yakında sizi elimden almalarından korkuyorum." Astoria gülümsedi. Ama babasının söylediklerine hak vermeden edemezdi. Ablası artık 21 yaşındaydı. Ve eğer evlenip giderse Astoria onsuz ne yapacağını bilmiyordu. Hep evlilikle ilgili şaka yaparlardı. Daphne ona kızınca hep 'evlenip gideceğim, yalnız kalınca göreceksin bensizlik nasılmış!' diye söylenirdi. Ama Astoria bu gerçeğe daha önce hiç bu kadar yakın hissetmemişti.

O düşüncelere dalmışken, kapı çaldı. Daphne koştur koştur merdivenin başında belirdi. Ev cinine seslendi. "Dur sakın açma, Draco geldi. Ben bakarım."

Az sonra ikisi kol kola salonda belirdiler. "İyi akşamlar," dedi Draco. "Daphne'yi almaya geldim, tabi hazırsa." Koyu renk cübbesinin içinde son derece asil görünüyordu. Daphne onun kolundan ayrılıp "Hemen geliyorum." diyerek yukarı koştu.

Astoria babasının bakışlarının sertleştiğini farketmişti. Babası Draco'ya şöyle bir baktı ve "Önce bir otur bakalım delikanlı," dedi ,"seninle konuşacağım bir iki şey var. Sonra Astoria'ya dönerek "Sen de git çantanı al kızım" diyerek çaktırmadan göz kırptı. Astoria mesajı almıştı. Doğruca merdivenlere yöneldi.

Astoria'nın daha önce birkaç ufak takılma dışında bir ilişkisi olmamıştı. Titiz bir karakteri vardı. En ufak hatalar bile onu karşısındakinden soğutabilirdi. Onunla anlaşmak kolay değildi. Ama Daphne tam tersine cilveli bir kızdı, flört etmeyi severdi. Daha önce pek çok erkek arkadaşı olmuş, bazılarını ailesiyle tanıştırmıştı.

Babası Daphne'nin erkek arkadaşlarını korkutmayı severdi. Çocukları tehdit ederken yüzlerinin aldığı ifadeleri tekrar tekrar anlatırdı. İlişkileri bittikten sonra bile. Daphne çok kızardı ama Astoria o kadar eğlenirdi ki sırf bunu izlemek için bile erkek arkadaş edinebilirdi.

emerald · drastoriaWhere stories live. Discover now