·yorgun nefret·

928 66 31
                                    

Zaman hızla akarken taze aşıklar birbirlerini tanımaya devam etti. Kimselere görünmeden
bahçelerde dolaştılar, ufak tefek kaçamaklarla buluştular, bol bol mektuplaştılar.

Astoria Draco'ya birdenbire bu kadar bağlandığına inanamıyordu. Ama öyle hissetmeye başlamıştı ki, sanki onsuz hayat bir hiçmiş, tüm ömrü boyunca aradığı yarısı oymuş gibi. Onunla konuşmak ilaç gibiydi, elini tutmak mutluluk sebebiydi ve onu öpmek ise... Astoria hayatında öylesine heyecanlandığını hatırlamıyordu.

Draco'yu keşfetmek, Astoria'ya göre hayatında yaşadığı en hoş deneyimdi. Onun o sert ve kibirli görünüşünün arkasına saklanmış, bazen sevilmeyi bekleyen küçük çocuk, bazen yüreği aşkla çarpan sevgili, bazen maceracı delikanlı rollerine bürünmesini heyecanla izliyor, adeta derinlere indikçe ısınan imkansız bir okyanustaymış da yüzmeye doyamıyormuş gibi hissediyordu.

Genç adamın Astoria'nın yanındayken kimseye göstermediği gerçek hali ortaya çıkıyordu. Astoria gözlerinde doyulmaz bir ışık, kalbinde dayanılmaz bir istekle, onun karakterinin her geçen gün biraz daha açılan bir tomurcuk, katman katman soyulan bir kabuk gibi asıl şeklini almasını izliyordu. İkisi birlikteyken tüm dünyadan sıyrılıp yalnız kendilerine ait bir hayata giriyor, gerçek kimliklerini keşfediyorlardı.

Soğuk bir şubat akşamı babası eve geldiğinde Astoria koltukta uykuya direniyordu. "İyi akşamlar güzellerim," dedi diğerlerini pas geçip, Astoria'yı alnından öperken. Bir kral edasıyla koltuğuna kuruldu. Astoria da kalkıp onun yanına kıvrıldı. "Yarın akşam Malfoylar'a davetliyiz. Başarılı işimiz için bir kutlama planladık."

Astoria heyecanlandığını hissetti. Bu ilişkilerini duyurmak için iyi bir fırsat olabilirdi. Gülümsemesini saklamaya çalışarak babasına daha sıkı sarıldı. Babası hafifçe kıkırdarken elini kızının saçlarından geçirdi. "Benim küçük kızıma ne olduysa, bugünlerde pek bir kedi gibi." Astoria güldü. "Hiç, sana sarılmayı seviyorum."

Babası saçlarını öperken Astoria onun Draco'yla ilişkilerini duyduğunda dehşete düşmemesini umdu. Hyperion, kızlarının ikisini de çok severdi tabi, ama Astoria'ya ayrıca düşkündü. Daphne Hogwarts'a giderken o ailesiyle evde kalmıştı. Okuma yazmayı, süpürgeye binmeyi, bildiği tüm büyüleri ona babası öğretmişti, ona her gün kitap okur, sırtında gezdirir, gittiği her yere yanında götürürdü. Hastalandığında başında bekler, düşüp bir yerini incitse korkudan mahvolurdu. Ve Astoria'nın ciddi şekilde farkında olduğu gibi, kızını herkesten, annesinden bile kıskanır, onu 'paylaşmaktan' korkardı. Acaba Draco konusunda ne diyecekti? Yoksa söylememeli miydi?

Bu düşüncelerini bir mektupla Draco'ya anlattığında 'Sizi çağırmak benim fikrimdi,' diye cevaplamıştı Draco, 'Ailelerimizle ilişkimizi paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Ama istemiyorsan sorun değil, sen hazır hissedene kadar bekleriz.'

Bu cevap Astoria'nın aklını daha fazla karıştırmaktan başka işe yaramadı.

Ertesi akşam, aile söz verildiği gibi Malfoylar'a ulaştı. Adeta göğe uzanan demir kapıdan geçerken Astoria vücudunun buz kestiğini hissetti. Aniden bastıran karın altında Malfoylar'ın malikanesi bir masal şatosu gibiydi.

Kapıyı ev cini açtı. Arkasından ev sahipleri göründü. Malfoylar resmen parıldıyordu, her zamanki gibi. Astoria Mr Malfoy'u her zaman biraz ürkütücü bulmuştur. Ama açıklayacakları önemli haberin üzerinde oluşturduğu baskıdan, beynine oynadığı oyunlardan olsa gerek şimdi çok daha heybetli ve orantılı olarak da korkunç görünüyordu.

emerald · drastoriaWhere stories live. Discover now