·karar·

757 72 23
                                    

   Astoria yeniden hayata dönmeye çabalarken, Draco her gün onu ziyarete geliyordu. Beraber kitap okuyor, şarkı söylüyorlardı. Draco'nun koluna girip bahçede dolaşmak, hava almak çok daha keyifliydi. Draco ona tatlılar getiriyor, şakalar yapıp yüzünü gülüyordu. Astoria'nın çok ağrısı olduğunda ona masaj yapıyordu. Astoria onun omzuna başını yasladığı zaman iyileşiyor gibi hissediyordu. Çimenlere yan yana uzanıp gökyüzünü izlemek ilaç gibiydi.

   İkisi günlerini birlikte mutlu mesut geçirirken, Astoria'ya sonradan söylenen bazı şeyler onun keyfini oldukça kaçırmıştı. Draco yansıtmasa da onun ailesiyle olan sorunları Astoria'yı gerçekten üzmüştü. Ailenin ona sıcak davranmayacağını az çok tahmin edebiliyordu ama Draco'nun rest çekip evi terk etmesini beklemiyordu.

   Ayrıca kendi ailesinden de hâlâ tam destek görebilmiş değildi.

   Güneşli bir mart sabahı Astoria kendini hala daha pek güçlü hissetmiyordu. Yükselmiş ateşini düşürmek için ona tadı korkunç olan bir iksir içiren Eleanor gece hiç uyumamış gibi görünüyordu. Astoria'nın yatağında bir sağa bir sola dönüp durması onu çıldırtacak duruma gelince, "Rahat dur artık," diye söylendi kızgınlıkla.
"Ne var," dedi Astoria, "Heyecanlıyım."
"Nedenmiş o?"
"Neden olabilir? Draco gelecek."
"Yine mi?"

   Eleanor'un her gün aynı yorumu yapması Astoria'yı üzüyordu. Eleanor'un Draco'ya hiç tahammülü yoktu. "Neden böyle yapıyorsun? Sen beni anlarsın Eleanor, evlenmek istediğin zaman ailen karşı çıkmamış mıydı? Birini çok sevmek nasıldır bilirsin."

   Dadısı Astoria'nın alnındaki ıslak bezi alarak arkasındaki masaya yürüdü. "Neden onu bu kadar seviyorsun?"

   Astoria bu soru karşısında şaşırdı. Düşününce aslında buna verecek tek ve basit bir cevabı yoktu. Draco'nun onunla ilgilenmesini mi seviyordu? Evet. Onunla şakalaşmak güzeldi. El ele gezmek, onu öpmek, ona sarılmak güzeldi. Ama Astoria'yı ona bağlayan neydi?

   "Onun yanında huzur buluyorum, beni dinlemesini ve onu dinlemeyi seviyorum. O çok narin ve içine kapanık. Benimle konuşurken tüm endişelerinden sıyrılıp neşeleniyor, bu beni nasıl mutlu ediyor anlatamam. Sadece... Seviyorum işte. O benim kalbimin aynası, hissediyorum.

   "Sonunda üzülmeni istemiyorum," dedi Eleanor hala arkası dönük halde.

   "Babam bile onu kabul etti, görüyorsun. Sen neden bu kadar endişelisin? "

   "Ona güvenmiyorum. Sen benim göz bebeğimsin." Eleanor'un son sözleri bunlar oldu, bir daha da konuşmadı. Islak bezi tekrar Astoria'nın alnına yerleştirip odadan çıktı.

   Aradan oldukça uzun hatta Astoria'ya günler geçmiş gibi gelen bir süre sonunda Daphne gülümseyerek odaya girdi. "Nasılmış bakalım en sevdiğim kardeşim?" Astoria zorlanarak güldü. "Ne istiyormuş bakalım en sevdiğim kardeşim?" Daphne dudaklarını büzdü. "Aşk olsun, ne isteyebilirim ki? Misafirin geldi, uyanık mısın diye bakmaya geldim." 

   Draco kapıda göründü. Gülümseyerek içeri bir adım atıp orada durdu. Daphne kıkırdayarak "Ben sizi yalnız bırakayım," dedi çıkarken. "Sakın bir yaramazlık yapayım demeyin ha!"

  "Daphne!" dedi Astoria. Draco gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Hoşgeldin, gelsene." Draco yaklaşıp yatağa oturdu. "Yatakta olmanı beklemiyordum açıkçası. Dün oldukça iyiydin. Daphne gece ateşlendiğini söyledi. Ben de moral olsun diye bunlardan aldım."

   Kucağındaki süslü karton kutuyu Astoria'ya uzattı. Astoria zorlandığını belli etmemeye çalışarak oturdu. Kutunun içi çikolatalı keklerle doluydu. Astoria bir anda canlandığını hissetti. "Harika, teşekkür ederim," dedi neşeyle. Bir tanesini ısırdı ve gözlerini kapatarak tadına vardı. "Çok lezzetli," dedi dolu ağzıyla. Draco güldü. Astoria ona da ikram etti.

emerald · drastoriaWhere stories live. Discover now