g i r i ş

5.4K 296 178
                                    

Peter Parker fanfic yazmaya doyamıyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Peter Parker fanfic yazmaya doyamıyorum... Umarım beğenirsiniz. Yazım yanlışlarım varsa affola. 💙

17 Ağustos bunaltıcı bir yaz günüydü. Bir şeyler yapmanın içinizden gelmediği, sadece buz gibi bir limonata ile tüm gün oturmak isteyeceğiniz türden bir sabahtı.

Sabahın dokuzunda, Queens'de genç çocuk elindeki tıka basa dolu kese kağıtlarını sıkıca kavramış, önden ilerleyen yengesinin adımlarına ayak uydurmaya çalışıyor, bir yandan da alışveriş listelerini kontrol ederken, aynı anda Miami'deki genç kız kendisini abisinin ve küçük kardeşlerinin elinden zor kurtarmış, çoktan geciktiği vardiyası için alelacele hazırlanmaya çalışıyordu.

Yaklaşık yirmi beş dakika sonrasında Queens sokaklarındaki kargaşa ile genç çocuk duraksamış, etrafta panik içinde koşturan insanlara çatık kaşlarla bakmıştı. Herkes kaçışıp, saklanacak bir yer ararken genç çocuk tıpkı kendisi gibi hayretle insanlara bakan yengesinin yanına ilerleyerek kadını arkasına çekmişti. Yine aynı saat diliminde, Miami'deki genç kız ise yoğun trafikte, araçların arasından mavi bisikleti ile sıyrılarak ilerliyor, elindeki poğaçasından koca bir ısırık daha alarak pedallara iyice asılıyordu.

"Neler oluyor?" Demişti genç kadın yeğeninin elini sıkıca kavrayarak. Yengesi gibi kendisi de ne olduğuna bir anlam veremiyordu.

"Hadi!" Kendi kendine söylenerek var gücüyle çeviriyordu eski bisikletinin pedallarını genç kız. İşe gecikmek aynı zamanda maaşının kesintiye uğraması demekti.

"Bilmiyorum, May. Ama güvenli bir yere gitmelisin." Genç çocuk arkasında kalan kadına dönerek alışveriş torbalarını ona uzatmış fakat kadın çatık kaşlarla yeğenine bakmış, başını iki yana sallamıştı ki çocuk kadını çekiştirerek uzaklaştırmaya çalışmıştı. "Arkandan geliyor olacağım. Lütfen, May. Git."

"Alo!" Kulaklığının mikrofonunu dudaklarına biraz daha yaklaştırarak nefes nefese seslenmişti iş arkadaşına genç kız. "Yoldayım. Gecikebilirim. Beni biraz idare edebilir misin?"

Genç çocuk kadının daha fazla itiraz etmesine müsaade etmeden bulundukları yerden koşturarak uzaklaşmış, yengesinin gitmiş olmasını umarak insanların kaçtığı noktaya ilerlemişti. Silah sesleri kulaklarını çınlatmaya başladığında hızını artırarak nihayet olayın olduğu yere varmıştı.

Genç kız telefonu ve elindeki yarım kalan poğaçası ile öyle meşguldü ki az daha önündeki aracın ani bir frenle durduğunu göremeyecekti. Son anda bisikletin gidonunu sağa çevirmiş, kazanın eşiğinden dönmüş olmanın rahatlığıyla derin bir nefes vererek alnındaki boncuk gibi biriken teri silmişti.

Bir arabanın arkasına sipher alan genç çocuk başını uzatarak caddedeki kargaşaya, polisler ile çatışan gruba göz atmıştı. Ne yapabileceğini düşünüyor, sırt çantasını yanına almadığı için kendisine küfürler ediyordu. Maskesi olmadan ne yapabilir bilmiyordu. Kendisine doğru yaklaşan adım sesleriyle hızla doğrulmuş, silahı ile koşturan adama kimse fark edemeden bileğindeki fırlatıcalar ile ağ atarak yere yapışmasını sağlamıştı.

"Pekala." Demişti kendi kendine. "Bunu fark edilmeden yapmam gerekiyor."

Arabanın arkasından çıkarak biraz ötedeki sarı okul otobüsüne koşturmuş, arkasına geçerek gizlenebileceği bir yer aramaya koyulmuştu.

"Bu ay kaçıncı oldu bilmiyorum bile. Başım belaya girecek." Genç kız başını hızla iki yana sallayarak pedal çevirmeye devam ediyordu. Miami'nin sıcağında, güneşin altında pedal çevirmek ne kadar mantıklıydı bilmiyordu. Otobüse binmediği için pişmandı.

"Lütfen! Benim için. Söz veriyorum bu son olacak." Telefonun diğer ucundaki ses derin bir nefes alıp sabır dilerken genç kız bisikletini solda kalan yola yönlendirmişti.

"Tamam. Ama bu son ona göre."

Genç çocuk arkası kendisine dönük olan bir başka saldırgana daha kimsenin bakmadığı bir anda ağ atarak sarı otobüse yapışmasını sağlamış, hemen ardından kendisini görmemesi için gözlerinin üzerini de ağ ile örtmüştü.

Silah seslerinin kesilmesi ile ağır adımlarla otobüsün arkasından çıkmış, neler olduğuna bakmak istemişti. Kollarındaki tüyler diken diken olurken çınlayan kulaklarına karşılık dikkat kesilmiş, etrafına bakınmıştı. Fakat kendisi daha bir şey yapamadan polislerin ve saldırganların çapraz ateşi altında kalmıştı.

Bisikleti yokuş aşağı hızla inen genç kız frene basmak yerine pedalları daha hızlı çevirmiş, ılık havanın yüzüne çarpmasıyla darmadağın olan saçlarını yüzünden çekmek için çabalamıştı. Saçları o kadar çok dikkatini dağıtmıştı ki dengesini kurmakta güçlük çekiyordu.

Bisikletin tekerleri düzlüğe yeni inmişti ki işittiği acı korna sesleriyle elini yüzündeki saçlarından çeker çekmez ne olduğunu henüz anlayamadan kendisini metrelerce öteye savrulmuş olarak bulmuştu.

Kolları ile başını koruyarak bulunduğu yerden uzaklaşıp kendisini mavi posta kutusunun arkasına atabildiğinde karnında hissettiği sızıyla başını eğerek ne olduğuna bakmış, zorlukla yutkunmuştu. Giydiği mavi gömlek gittikçe kana bulanırken ne yapması gerektiğini bilmiyor, düşüncelerine dahi odaklanamıyordu. Tek düşünebildiği canının ne kadar acıdığıydı.

Elini karnına bastırarak sırtını posta kutusuna yaslamış, sesini dahi çıkaramadan gözyaşı dökmeye başlamıştı. Tek dileği yengesinin güvenli bir yerde olmasıydı. Yanına diz çöken adamı fark ettiğinde yüzüne bakmaya çalışsa da, ne bakabilmiş, ne de dediklerini anlayabilmişti. Her ses artık bir çınlama gibi geliyordu kulaklarına.

"Biri ambulans çağırsın!" Diye bağırıyordu kaldırımın kenarında, bebek arabasını iten kadın. Büyük bir kalabalık yerde, kanlar içinde yatan ve sessizce gözyaşı döken kızın çevresinde toplanmıştı. Öylece yatıyordu genç kız. Parmağını dahi hareket ettiremiyor, kapanmak için direten göz kapaklarının el verdiği kadarıyla biraz ötesinde artık hiçbir işlevi kalmayan parçalanmış bisikletine bakıyordu.

Genç çocuk gözleri ağır ağır kapanırken yanındaki adamın telefonda bulundukları yerin adresini verdiğini işitmişti.

"Açılın!" Demişti kaza yerine yeni varan ambulanstan inerek yerde hareketsiz yatan kıza koşan doktor.

17 Ağustos sabah saat on birde Peter Parker ve Eliane Stewart, farklı şehirlerde farklı hastanelere kaldırılmıştı.

Switch/Peter ParkerWhere stories live. Discover now