4

1.6K 190 115
                                    

Genç çocuk işittiği konuşma sesleri ile kapalı kalmak için direnen göz kapaklarını zorlukla aralamaya çalışmış, karşısında yüzüne doğru eğilmiş belli belirsiz kadın silüetine karşılık yüzünde minik bir gülümseme olmuştu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Genç çocuk işittiği konuşma sesleri ile kapalı kalmak için direnen göz kapaklarını zorlukla aralamaya çalışmış, karşısında yüzüne doğru eğilmiş belli belirsiz kadın silüetine karşılık yüzünde minik bir gülümseme olmuştu.

"May..."

Gözlerini bir kaç kere açıp kapatarak görüşünün düzelmesini beklemiş, nihayetinde kendisine bakan yüz netleştiğinde dudaklarında yer edinen gülümseme yavaşça solmuştu. Bir an için olan her şeyin rüya olduğunu sanmış, evine kavuştuğunu düşünmüştü. Fakat yanılmıştı. Karşısında koyu renk saçlarını örmüş, buğulu gözleriyle kendisine bakan kadın hala duruyordu. Ashley Stewart. Daha önce onu görmediğine dair yeminler edebilirdi. Ama kimse kendisine inanmıyordu.

"Benim, hayatım. Nasılsın? Daha iyi hissediyor musun?"

Elini sıkı sıkıya kavrayan kadına karşılık zorlukla yutkunarak elini geri çekmiş, yatakta doğrulmaya çalışsa da baş dönmesi buna izin vermemişti.

"Hey! Sakin ol. İlacın etkisi yeni geçiyor. Kalkmamalısın."

Kendisini yatağa geri yatırmaya zorlayan adama karşılık başını iki yana sallamış, yeniden kalkmaya çalışmıştı.

"Eve gitmek istiyorum." Evine, May ile kahveler içip sohbet ettikleri o küçük mutfağa dönmek istiyordu. Genç kadını bu kadar çok özleyeceğini düşünemezdi.

"Doktor bir şey demeden gidemeyiz, biliyorsun. Şimdi kendini yorma, lütfen."

Ashley'i umursamayarak yataktan çabucak kalkmış, ürperti ile kollarını bedenine dolayarak odaya bakınmıştı. Çocuklar yoktu. Sadece Bay ve Bayan Stewart odadaydı.

"Telefon..." Demişti omzuna ince bir şal atan adama karşılık. "Telefona ihtiyacım var. Bir telefonu var, değil mi?" Diyebilmiş, kaşlarını çatarak bir müddet bedeninde olduğu kızın adını anımsamaya çalışmıştı.

"Eliane'nin telefonunu alabilir miyim?"

Bay ve Bayan Stewart bir müddet bakışmanın ardından gözlüklü, saçları seyrek adam elini omzuna koyarak başını iki yana sallamıştı.

"Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Daha iyi hissedene, en azından bir şeyler hatırlayan kadar-"

"Telefona ihtiyacım var!" Adamın sözünü tamamlamasına müsaade etmemiş, üzerindeki şalı gelişigüzel yatağa fırlatarak hastane odasında olan telefona hızlı adımlarla ilerlemişti.

"Eliane! Kimi arıyorsun?"

Peter ikisini de umursamayarak ezbere bildiği tek numarayı çabucak tuşlamış, telefon ahizesini kulağına dayayarak beklemeye koyulmuştu. Telefon çalıyor ve çalıyordu. Fakat yanıtlayan kimse yoktu.

Öfkeyle telefonu sertçe kapatmış, yumruk yaptığı elini duvara çarpacağı sırada elindeki sargı bezlerini fark etmesiyle duraklamıştı. Daha önce kırdığı aynadan dolayı elinin bazı yerleri parçalanmış olmalıydı.

Ellerini yüzünün iki yanına koyarak kenarda duran sandalyeye oturmuş, hastane önlüğünün örttüğü sıska bacaklara dikmişti gözlerini. Kimdi? Tüm bu insanlar ve olanlar neydi? Neden başka bir insanın bedenindeydi? Üstelik yengesi neredeydi? Aklını tüm bu sorular kurcalarken yeni bir soru da düşmüştü zihnine. May neden telefona bakmamıştı? İyi miydi?

Gözleri dolmaya başladığında dudaklarını birbirine bastırarak derin bir nefes almış, yanında dizlerinin üstüne çöken kadına dikmişti gözlerini. Anlayış ve şefkatle bakıyordu kendisine.

"Kime ulaşman gerekiyor, Eliane? Sana yardımcı olmamızı istiyorsan bizimle konuşman gerekiyor."

Zorlukla yutkunarak önce kendilerini sessizce seyreden adama, hemen ardından yeniden kadına dönerek sıkıntıyla nefesini vermişti.

"May." Demişti fısıltı gibi çıkan sesiyle. "May'i bulmalıyım."

Aynı durumdan Miamili genç kız da muzdarip idi. Tonlarca ağırlıktaymış gibi hissettiği göz kapaklarını ağır ağır araladığında karşısında ailesini görmeyi beklemişti. Fakat öyle olmamıştı. Yengesi olduğunu iddia eden kadın ellerini sıkıca tutmuş, şefkatle gözlerinin içine bakıyordu.

"Peter...Daha iyi misin, hayatım?"

Genç kız burnunun sızlaması ile gözlerini yumarak sıkıntıyla nefesini vermiş, ellerini sıcak ellerin arasından çekerek yüzüne kapatmıştı. Bir an için uyandığında daha önceden görmediği bu kadının, May Parker'ın gitmiş olabileceğini, ailesinin yanında olabileceğini düşünmüştü. Fakat düşündüğü gibi olmamıştı.

"Neden gitmiyorsun? Ben eve dönmek istiyorum ! Ailemin yanına dönmek istiyorum!"

Yüzünü örttüğü ellerinden dolayı sesi boğuk çıkmış, yeniden gözlerini açarak derin nefesler almıştı. Delirip delirmediğini düşünmeye başlamıştı artık.

Elinde hissettiği keskin bir acı ile inleyerek hızla kaldırıp bakmış, bir sorun görememişti. Fakat eli defalarca kez kesilmiş gibi hissetmiş, canı acımıştı.

"Peter, canım sen neyden bahsediyorsun? Biz seninle yalnız yaşıyoruz."

Genç kız öfkeyle burnundan soluyarak yattığı yerde doğrulmuş, elindeki sızıyı umursamadan yerdeki plastik terlikleri ayaklarına geçirirerek yataktan destek alıp ayağa kalkmıştı.

"Gerçekten bıktım artık! Kafayı yiyeceğim!"

Acıyan yarasına karşılık tek kolunu bedenine sarmış, kapıya ağır adımlarla ilerleyerek kulpu kavramıştı ki genç kadın elini sıkıca tutmuştu.

"Nereye gidiyorsun?"

"Eve!" Demişti Eliane öfkeyle. Elini çekmeye çalışsa da kadından kurtulamamıştı.

"Henüz iyileşmedin. Doktor bir şey demeden gidemeyiz. Bunu sen de biliyorsun."

Genç kız sıkıntıyla nefesini vererek bir müddet kapıya, ardından kadının endişeli gözlerine bakmış, başını olumlu anlamda sallayarak geri çekilmişti.

"Peki yeğeninizin telefonunu kullanabilir miyim?"

Kadının şaşkın bakışlarına karşılık zorlukla yutkunmuştu. "Peter'ın bir telefonu var değil mi?"

"Canım..."May ellerini sıkı sıkıya tutarken direkt gözlerine bakmıştı."Bu iyi bir fikir değil, Peter. Doktorun kafa karışıklığın geçinceye kadar-"

Bayan Parker'ın ne diyeceğini anladığında başını olumsuz anlamda sallayarak ellerini geri çekmişti.

"Hayır!" Demişti odada dört dönerken. "Telefona ihtiyacım var!"

Odadaki ahizeli telefonu fark ettiğinde hızla alarak ezbere bildiği tek numarayı, annesine ait numarayı tuşlamış, telefonu kulağına dayayarak beklemeye koyulmuştu. Telefon çalıyor ve çalıyordu. Fakat bakan kimse yoktu. Telefonun çalması uzadıkça gözleri daha çok yaşla doluyordu.

Öfkeyle çığlık atarak telefonu sertçe kapatmış, sıktığı yumruğunu sertçe masaya vurmuştu. Ne yapabileceğini düşünüyor, fakat aklına hiçbir şey gelmiyordu. Bu karmaşadan nasıl kurtulabileceği hakkında en ufak bir fikri dahi yoktu.

Gözyaşları usulca yanaklarına akarken hastane önlüğünün örttüğü bedene, hemen ardından kendi ellerinden daha büyük ellere hayretle bakmıştı. Peter Parker da kimdi, ve neden onun bedenindeydi bilemiyordu.

"Kimi arıyorsun, Peter? Eğer bu kişi her kim ise, senin bu durumuna bir faydası dokunacaksa...Benle konuşmalısın ki sana yardım edebileyim."

Genç kız uzun uzun kadının yaşlarla dolu gözlerine bakmış, ardından sıkıntıyla nefesini vermişti.

"Ailem." Demişti fısıltı gibi çıkan sesi ile. Bu sese bir türlü alışamayacağını düşünüyordu.

"Aileme ulaşmalıyım."

Switch/Peter ParkerWhere stories live. Discover now