I

15.4K 796 409
                                    

Biraz kısa bir bölüm oldu ama giriş diye görmezden gelirsiniz bence :)



Jeon Jeongguk Liu annesinin sabah onu kaldırıp eline iki bakır kova tutuşturmasıyla yeni güne başlamıştı. Annesini kızdırmak istemediği için hızlıca üstünü değiştirip eskimiş ve rengi solmuş kıyafetini giymişti.

Jeongguk yaşadığı köydeki yaşıtlarının aksine geleneksel kıyafetlerine daha bağlıydı. Onların çoğu tangzhuang adındaki takımlardan giyiyordu, bol bir pantolon ve düğmeli, işlemeli bir ceketten ibaretti bu kıyafet. Jeongguk ise onların aksine pantolonunun üstüne ince kumaştan dikilmiş, dizlerinin bir karış altına kadar uzanan bir elbise giyer ve belini kuşakla bağlardı. Her zaman düzeni ve temizliği seven biri olmuştu. Biraz da nazik bir çocuktu. Onu tanıyan yaşlılar eğer bir cinsiyeti olsaydı omega olacağını söyleyip dururdu bu yüzden. Yaşıtları arasında pek sevilmese ve ailesi de ondan kurtulmak istediklerini her gün yüzüne vursa da köyün büyükleri tarafından çok sevilirdi. Her zaman yardımsever ve sıcakkanlı bir çocuk olmuştu çünkü.

Yedi yaşındayken yan komşusu olan Wen Shu teyzenin bahçesine çiçekler ekmesine yardım ediyor, dokuz yaşındayken Wu Heng amcası için köy pazarına gidip alışveriş yapıyor, ve on dört yaşından beri de para kazanabilmek için köydeki bir terzide çıraklık yapıyordu. Kazandığı paranın tek kuruşunu bile kendisi için harcamadığını herkes bilirdi. Kendini tüm köy halkına sevdirmiş bu güzel çocuk, kendi ailesine sevdirememişti işte. Cinsiyetsiz oluşunu yediremiyorlardı kendilerine.

"Günaydın Liu. Nereye böyle?" Jeongguk karşısındaki yaşlı kadını gördüğünde saygıyla eğilip her zamanki nazik sesiyle kibarca yanıtladı onu, "Günaydın bayan Fang. Su getirmek için kuyuya gidiyorum efendim, yardımcı olabileceğim bir şey var mı?"

"Ah, hayır çocuğum, bir şey istemiyorum. Ama geri dönerken bana uğra olur mu? Senin sevdiğin ekmekten yaptım, bir parça almadan gitme." Jeongguk bayan Fang'ı ve onun meyveli ekmeklerini ne kadar sevse de evine gitmekten çekiniyordu çünkü bayan Fang'ın kendisinden iki yaş büyük bir alfa torunu vardı ve çocuk Jeongguk'u her gördüğünde onunla uğraşırdı. Jeongguk bu tür şeyleri umursamamaya çalışıyordu çünkü yaşlarından dolayı bunları eğlenceli bulduklarını ve birkaç yıl sonra değişeceklerini biliyordu, yine de kırılıyordu işte. "Teşekkür ederim bayan Fang, eminim yine çok lezzetli olmuştur." Bunları söylerken kadının önünde tekrar eğildi ve veda ederek toprak yolda kuyunun olduğu meydana doğru ilerledi. Bu sırada kadınlar gibi uzun etekler giymediği için seviniyordu çünkü fakir bir köyde yaşıyorlardı ve yollar toz içindeydi, ayakkabılarının şimdiden ne kadar kirlendiğini görebiliyordu. Ayakkabılarının tozlanan kısmına bakarak yürümeye devam ettiği sırada dalgınlığından ötürü yaklaştığı kişiyi görmemiş ve kendi yaşlarında bir çocuğun omzuna çarpmış, elindeki bakır kovaları yere düşürmüştü. İçme suyunu taşımak için kullanacağı kovalar toprağa bulandığı için panikleyip aceleyle kovaları yerden almaya çalıştığında elleri birbirine dolanmış ve kovaların bir tanesini tekrar yere düşürmüştü. Annesi çok kızacaktı.

Onun bu paniklemiş halini şaşkınlıkla izleyen genç çocuk, Jeongguk'un aksine çok daha dağınık ve özensiz görünüyordu. Basit, açık renkli bir pantolon ve üst giymiş, kırmızı uzun bir kuşağı beline bağlamış ve kendisine birkaç beden büyük gelen koyu renkli bir ceketi de üstüne geçirmişti. Elinde su kabağından yapılmış bir matara tutuyordu. Saçlarının bir kısmını tepeden bağlamış olsa da dağınık duruyorlardı, bunun sebebi saçlarının hafif kıvırcık olması da olabilirdi. Yanındaysa onun aksine oldukça derli toplu, resmi giyimli biri vardı. Tüccar veya hanedan çalışanı gibi duruyordu.

Tote Vita - TaekookWhere stories live. Discover now