VI

4.1K 433 333
                                    

Güneş bir süre önce batmış ve gökyüzü tamamen karanlığa gömülmüştü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Güneş bir süre önce batmış ve gökyüzü tamamen karanlığa gömülmüştü. Yaklaşık altı saattir yolda olan atlı arabanın içinde, henüz köyden yeni ayrıldıkları sırada vita kendini arabadan atıp kaçmaya çalıştığından beri delta Joon feromonlarını kullanarak genç vitayı uyutuyordu. Rahatsız bir uykuydu. Delta, feromonlarının ruh eşini rahatlatması gerektiğini bildiğinden kaşlarını çatmış bir şekilde gencin huzursuz yüz ifadesini izliyordu. Bir süre sonra bunu gurur meselesi haline getirmiş; elinden gelen en tatlı kokusunu yaymış ve küçük sevgilisine şefkat, sevgi ve huzur gibi sıcak duygularını göndermeye çalışmıştı. Aslında başarılıydı da. Lakin vitayı rahatlatmak için gerekli olan şey onun ağır ve erkeksi kokusu değil, yarinin tütsüyle harmanlanmış portakal çiçeği ve limonlu tatlı kokusuydu.

Bunu bilmek valinin içindeki deltayı çıldırtmaya yetiyordu işte.

Kendisi yıllarca vitasını beklemiş, başka kimseden bir kere bile etkilenmemişken; onun vitası nasıl olmuş da bir başkasını sevebilmişti?

Bu gerçek bir sevgi olamazdı. Mümkün değildi. Jeongguk kim olduğunun farkında değildi ve şimdi öğrenecek; o da kendisi gibi aşkını ruh eşine, yani deltaya verecekti. Böyle olmak zorundaydı. Tarih boyunca böyle olmuştu. Deltalar ve vitalar, ruh eşleri, birbirleri için yaratılmış kutsal çiftler, tanrının çocukları ve yüce kurtlar...

Evet, onların kaderi çoktan yazılmıştı. Jeongguk şu an reddediyor olsa bile önünde sonunda doğru olanı fark edecek ve deltaya karşılık verecekti. Fakat delta Joon yine de vitasının o köylü çocuğa sarıldığı anı düşündükçe deliriyordu. Vücudunu saran öfkeye hakim olamıyor ve sakinleşmenin yanına bile yaklaşamıyordu. Hele bir de daha önce o çocuğun Jeongguk'a dokunduğunu düşündükçe farkında olmadan feromon salgılıyor ve zaten rahatsız bir uyku çeken Jeongguk'un olduğu yerde kıvranmasına sebep oluyordu.

Sonunda valinin evine -küçük bir saray da denebilir- geldiklerinde de hala içinden atamadığı bu öfkesi yüzünden Jeongguk'u uyandırıp kendine gelmesine bile izin vermeden arabadan aşağı atmıştı. Kendini birden bire boylu boyunca yerde bulan Jeongguk, babasıyla kavga ettiğinde -babası tarafından hırpalandığında desek daha doğru olabilir- kesilen ellerinin ve dizlerinin acısıyla sızlanmaya başladı. Zaten çok vakit geçmeden delta da arabadan inmiş ve genç olanı yerden kaldırıp upuzun bahçe yolu boyunca kendisinin peşinden sürüklemişti. Jeongguk saatlerdir bilmeden maruz kaldığı delta feromonları yüzünden zaten güçsüz düşmüş, zar zor ayakta duruyordu. Daha önce hiç olmadığı kadar yorgun hissediyordu kendini.

İki tarafı wisteria ağaçları ve Japon sakuralarıyla kaplı uzun bir bahçe yolundan geçip yapının girişine geldiklerinde kapıdaki iki muhafız büyük ana kapıyı açarak geçmeleri için çifte yol verdi. Liang Joon yol boyunca soluduğu çiçek kokularıyla sakinleşmiş olsa gerek, bu sefer Jeongguk'u belinden nazikçe tutarak içeriye doğru yönlendirmişti. Bahçenin aksine içerisi kalabalıktı. Oradan oraya koşuşturan hizmetkarlar ellerinde çeşit çeşit kumaş ve sandık taşıyordu. Neredeyse hepsi aynı yöne doğru gidiyordu, Jeongguk ve valinin gittiği yöne doğru. Sonunda genişçe bir sürgülü kapının önüne geldiler ve Vali Joon kapıyı açarak Jeongguk'un da içeri girmesine yardım etti. Genç vita ancak kendine gelebilmişti ve gözlerini etrafta şöyle bir gezdirdikten sonra deltanın yatak odasında olduklarını fark etti. Panikleyerek kolunu validen kurtardı ve geriye doğru adımladı fakat yerdeki kısa basamağı görmediğinden bir ayağı boşluğa geldi ve kendini bir anda yerde buldu. Delta onu kaldırmak için eğildiğinde Jeongguk kendini geriye çekip gözlerini kapatarak sayıklamaya başlamıştı. "Lütfen dokunmayın bana. Bırakın gideyim. Lütfen, lütfen bırakın beni."

Tote Vita - TaekookWhere stories live. Discover now