epilougue

464 41 27
                                    

Karışıklığın başladığı yerdeydik. Jaemin'in sarhoş olup bana beni heyecanlandıracak şeyleri söylediği yer: Donghyuck'un evi...

Bu sefer ellerimiz birbirine kenetlenmişti. Kafamda kötü düşüncelere yer yoktu. Sadece mutluydum işte.

"Renjun, bugün bari doğru düzgün iç!" Mark ve Yukhei aynı anda bana mutfaktan bağırdı. Hiçbir zaman yanlarında tam olarak sarhoş olmamıştım. Gerçi kendi başıma da sarhoş olmamıştım ki.

Dudaklarımı şişirmiştim, mutlu olduğumda da mutsuz olduğumda da alkol alma ihtiyacı hissetmiyordum ki.

"Sevgilimin sarhoş halini görmek istiyorum." Jaemin, bana yaklaşarak konuştu. Boynumu öperken kokumu içine çekti.

Onun sol bacağı yerde benim sağ bacağım onunkinin üstündeydi. Ellerimi bir saniyeliğine bile bırakmıyordu. Doğum lekemi okşuyordu sürekli.

"Tamam ama sırf Mark istedi diye." Gülümseyerek konuştuğumda Jaemin kaşlarını çatıp üzgün bir ifade yapmıştı. Bu tabii ki ciddi bir ifade de değildi.

Omzumu silktim, gülümsemem daha da netletmişti.

"Jungwoo Hyung, gelirken Sicheng'i ve Jaehyun'u getirecekmiş. Ben de Yangyang'ı çağırdım." Donghyuck telefonunu kapatıp koltuğa fırlatırken söyledi. Kendisini dağınık koltuğa attı.

Elimi hemen Jaemin'in elinden ayırarak alkışlamıştım. Jaehyun, Sicheng ve Yangyang harika bir üçlüydü.

"Jeno, ne zaman uyanacak peki? Güzellik uykusuna yatmış gibi." Mark mikrodalgada yaptığı hızlı kek elindeyken gelmişti.

"Öğlen uyuduk. Dün çok yorucu bir geceydi." Yukhei gözlerini patlatarak kahkaha atmıştı.

"Dün gece yorucuydu?" Hepimizin "anlamlı" ifadesi Donghyuck'a dönmüştü.

"Aptalsınız! Bu ikisi sevgili olabilir ama biz No Homo modundayız. Playstation oynadık!"

Jeno dün Donghyucku tek bırakmamak için bir gün daha onla kalmıştı. Donghyuck'un evleri ailesinin işi yüzünden sürekli boş oluyordu.


Akşam 11'de hepimiz toplanmıştık. Jeno uyanmıştı. Bize sürekli gülümsüyordu. Sevgili olmamıza bizim ikimizden daha çok mutlu olmuştu neredeyse.

Sonunda içmeye başlayacaktık. Jaemin'in kolları sürekli benim omzumda, belimde, bacaklarımdaydı. Sürekli temas halindeydi.

İçeceğimiz alkolleri küçük masada toplamış, yuvarlak masa şövalyeleri gibi etrafında toplanmıştık.

Herkes farklı bir haldeyken yine de Donghyuck üzülecek bir şeyi var ki Taeyeon şarkıları açıyordu. Mutlu olacak biri varsa bile aramızda bu şarkılar yüzünden olamıyordu.

Jaemin içtikçe daha da sırnaşıyordu. Ben de bu durumdan rahatsız değildim. Alkol vücuduma
karıştıkça ben de ona yaklaşıyordum. Normalde çok içmediğim için hızlı etkileniyordum.

Başım dönene kadar içmiştim. Mutluluk vardı her şeye rağmen vücudumda. Arkadan U R çalsa bile mutluydum.

Jaemin'e dönerek gülümsedim. Önce yanaklarından öptüm birkaç kez, sonra burnundan kulak memesiyle oynuyordum aynı zamanda.

Gülümseyerek dudaklarımızı birleştirdim.

Ellerini belime koymuştu dudaklarımız birleşince.

"Gidin odaya çıkın, zorunda değiliz görmeye!" Donghyuck koltuktan aldığı yastığı tam yüzümüze hedefleyerek atmıştı.

"Kötüsün, gerçekten!" Ayağa hızla kalkarak konuştum.

"Biz senin müziklerini dinliyoruz, yastık atıyoruz mu yüzüne ya!" Herkes benim sinirlenmeme kahkaha atmıştı. Jaemin de sırıtarak ayağa kalkmıştı.

"Çok haklısın. Döveyim mi onu!" Donghyuck, benim ağzımdan çıkacak şeyi tahmin edemediği için gerilmişti.

"Jaemin, salaklaşma." Daha da çok sırıtmıştı.

"Biz bahçeye çıkalım mı?" Kafamı salladım.

Elleri bu seferde omzumdayken beni yönlendirerek bahçeye çıkartmıştı.

Bahçenin köşesindeki salıncağa oturmuştuk.

"Seni çok seviyorum! Hem yakışıklısın hem de bu aralar baya iyi davranıyorsun, aferin sana ya!" Salıncak benim kıpırdanmamla kötü sesler çıkarmıştı. Yağlanmamıştı demirleri herhalde.

Kulağımı kapatarak tekrar yere çöktüm. Bu sefer de ses çıkmıştı. Yüzüm buruşmuştu.

"Ben seni çok uzun zamandır seviyorum biliyorsun di mi?" Dudağını ısırdı.

"Alkol alınca bu kadar sevgi dolu olacağını bilseydim..." Koluna vurdum.

"Kötü bir şey yaparsan katil moduna girebilirim, merak etme sen."

"Senin elinden olsun ölümüm." Kusacak gibi yapmıştım.

Tabii kusacak gibi yapmam bile benim mide bulanmamı tetiklemiş ve çimlerin üstüne kusmuştum.

Jaemin kahkaha atarak bana bakıyordu.

"Şapşal!"

"Gülmesene, üstüne de kusarım." Daha da çok gülmüştü.

tam bir yıl önce başladım, yedi ağustosta şimdi yedi ağustosta bitiriyorum 🥺

özel bir şey yazmak istemedim, klasik bir günleri gibi olsun dedim çünkü bu hikayenin paralel evrenin de renminin her günü mutlu olacak artık 🥺

okuduğunuz için çook teşekkür ederim, klasik şeyler bazen daha özeldir bunu göstermek istedim.

mark ve yukheiyi nasıl istiyorsanız öyle hayal edin ikinci gay couple yapmak istemedim.

jaemin gibiler de çok acı çekiyor, kendilerinden emin olmamak en kötüsü. herkes ona kızıyor ama ben ona da hak veriyorum. bazen her şey gözüktüğü gibi değildir.

spotifydaki listemi takip edebilirsiniz hala, bu hikayedeki renmin vibeı aldığım şarkıları eklemeye de devam edicem.

özel bölüm yaparım belki çünkü ben hikayeyi sizin sevdiğinizden daha çok seviyorum.

iyi bakın kendinize 💖💖

flex your way out [ renmin ]Where stories live. Discover now