"I trust you."

3.2K 167 122
                                    

Her şey öyle hızlı gelişmişti ki kendimi hastenede bulduğumda artık acıya ve kasılmalara dayanamaz hale geldiğimde olayları bir kez daha kavrayabilmiştim.

Siktir sonunda resmen doğuruyordum ve bunun ne kadar acı verdiğini tarif bile edemem!

Hastane sedyesinde muhtemelen doğumhaneye giderken yanımdan gelen arkadaşlarım ve Zayn'e endişeyle bakmaktan ve acıyla çığlık atmaktan başka yapabildiğim pek bir şey yoktu. Zayn hala derin nefesler almamı ve ıkınmamı söylüyordu, panik yapmayı bir an bile olsa bırakmaması bu halimde bile beni güldürüyordu.

Muhtemelen ömrümün sonuna kadar bu anı asla unutmayacaktım.

Yanında geçtiğimiz insanlar bana garip bakışlar atarken beğenerek aldığım o beyaz gelinliğim kırmızıya boyanmış ve üstüne bu yetmezmiş gibi hemşireler tarafından kesilmişti!

Kısacası Zayn'in dolarcıkları çöpe gitmişti ama bunu pek de düşünmem gereken bir zamanda değildim tabi. Aslında şu an acıyı unutmak için o kadar saçma şeyler düşünüyordum ki, herneyse.

Artık ayrılma zamanımız geldiğinde Zayn saniyelik fırsatı kaçırmayıp anlıma bir öpücük kondurdu. "İyi olacaksın hemen bu kapının önünde sizi bekliyorum tamam mı?"

Kafamı olumlu anlamda sallayıp zorlukla gülümsemeye çalıştım, dayanılmaz acılar çekerken bu pekde mümkün olmuyordu tabi.

Doğumhanedeki o garip masaya geçmem ve bacaklarımın tamamen ayrılması, ardından da bacaklarımın arasından bana bakan doktorun sakin olmamı ve derin nefesler almamı söylemesi bile beynime saniyeler sonra işleniyordu.

Kendi doktorumun olmaması beni biraz gerse de şu an bunu düşünemezdim tabiki.

Doktorun dediklerini bir bir uygularken hemşirenin karnıma yaptığı baskıyı umursamamaya çalışıyordum ama şu an elli yerimden bıçaklanıyormuş gibi hissediyordum.

Doğumun saniyeler süren bir olay olduğunu düşünen ben neredeyse iki saat sonra hüsrana uğramıştım.

Gerçekten, benim ufaklık şimdiden zorlamayı seviyordu.

İki saatin sonunda artık neredeyse yarı baygın bir hale gelmiştim çünkü vücudumdaki tüm enerji resmen boşalmış gibiydi. Doktor bacaklarımın arasında cebelleşirken ıkınmak için bile enerjim yoktu. "Çok az kaldı."

Evet, son iki saattir çok az kaldı diyordu ama sanki sabaha kadar bu acıyı çekecekmişim gibi bir his oluşmaya başlamıştı içimde.

Tam bu çilenin bitmeyeceğini düşünürken odayı ince bir ağlama sesi doldurdu. Yorgun gözlerim heyecanla kocaman açılırken yattığım yerden şaşkınca doğrulmaya çalıştım ama bacaklarım neredeyse havada ve ayrıkken bu pek mümkün olmadı.

Doktor elinde minicik bir bedenle yanıma gelip kızımı kucağıma bırakırken başta şaşkınlıktan ve heyecandan ne yapacağımı bilememiştim ama sonra minik bedenini kavradım.

Minicik bedeninden çıkan çığlıklar beni şaşkına çevirmişti. Elimde olmadan gülümserken parmağımı minik ellerinin arasına koydum. "Selam minik şey, biraz inatçısın ha?"

Hayatımda ikinci kez aşık olabileceğimi hiç düşünmemiştim ama şu an resmen kucağımdaki bu minik meleğe aşık olmuştum.

Göz yaşları yanaklarımdan ardı ardına süzülürken gülümsemeyi bir an olsun bırakamıyordum hatta yorgunluğum onu kucağıma alır almaz geçmişti.

Doktor onu bir dakikadan bile az bir süre sonra kucağımdan aldığında onu bırakmak istemiyordum ama mecbur olduğumu biliyordum. "Şimdi seni odana alalım, kızını da güzelce temizleyip birkaç test yapalım ve yanına getirelim tamam mı?"

I'm Having your baby / ZAYLENA Onde histórias criam vida. Descubra agora