son yada başlangıç

438 45 45
                                    


Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
Şükrü E.

Sözler vermeyelim.
Yarın ne olacağını bilemeyiz.
Bigbang♡

İnsan bazen körükörüne bir kuyuya hapsediyor kendini. Oradan çıkamayacağını bildiği halde içine inmekten vazgeçmiyor. Dibine ulaşmak için büyük acılar çekeceğini bildiği halde bunu yapması tamamen aptallıktan ibaretti.

Aptallık, düşük sınav sonuçları yada aptal bir kaç rakamdan oluşan diploma notları değildi. Aptallık, bilerek ve isteyerek kendini üzmekti. Birinin hatalarını her defasında sesini çıkarmadan kabul etmekti.

Tıpkı benim gibi.

Telefonumun bildirim sesi elimdeki kitabı bırakmama sebep olmuştu. Hemen yanı başımda duran masa lambasının altındaki telefonu alıp kilidini açtım.

Ondan gelen mesaja ifadesiz bir şekilde bakmaya devam ettim birkaç dakika.

O zamanlar her defasında ufacık bir noktaya dahi sevinen ben şimdi duygusuz bir şekilde bakıyordum. Üzerinden uzun zaman geçmişti. Sanırım insanların hep dedikleri gibi. Zaman acıları silerken geride sadece silik bir iz kalıyor. Cevap vermeden yerimden kalktım. Ona gidecektim. Ben buydum işte. Sadece ne saçmalayacaklarnı merak eden aptalın teki. Anahtarımı cebime koyup ağır adımlarla evden çıktım.

Hava serindi. Biraz üşüsemde geri dönmemiştim. Bir an önce son kez onu dinleyecek ve bir daha görüşmemek üzere ayrılacaktım. Kaçmayacak ve korkmayacaktım. Tekrar geçmişte yaşayacak kadar duygu kalmamıştı da zaten. Veda etmem gerekti. En azından bunu hak ediyordu. Bir insan olarak.

Iki sokak aşağıda bulunan durağa geldim. Durakta bir kaç liseli öğrenci vardı. Birbirleriyle şakalaşıyor ve itişip kakışıyorlardı. Asla ayrılmayacağız diye birbirlerine söz veren bu çocuklar henüz hiçbir şeyin farkında değildi.

İnsanlar bencil ve nankördü. Doğası buydu. Kötü bir şey değildi aslında. Eğer bu duygular olmasaydı o zaman yaşayamazdık. Bu duygular olmasaydı unutamazdık. Acı içinde gömülür giderdik. Bu yüzden bunlar gerekki duygulardı. Sadece doğru yerde kullanmak gerekti.

Gelen otobüse bindim. Geç saatler olması nedeniyle benimle birlikte binen liseli tayfa ve benden hariç şöförle sohbet eden yaşlı bir amca vardı. Kartımı okuttuktan sonra tekli koltuklardan birine oturdum.

Gençlerin gülme sesleri yaşlı amcayı sinir etmiş olacak ki sinirli bakışlarını onlara çevirip hırıltılı sesiyle konuştu.
"Sirk çadırı değil burası. Beynimi şişirdiniz" amcaya kısa bir bakış atıp tekrar pencereye döndüm. Yüzümde hafif bir tebessüm vardı. Yaşlı insanlar nedense beni hep güldürüyordu.
Çocukların hepsi özür dileyerek eğildi. Amca önüne dönerken onlar arkasından taklidini yapıyordu. Camdan yansıyan görüntüleri izlemek her zaman çok eğlenceliydi. Insanlara yakalanmadan ne yaptığını görebiliyordunuz. Tabi gözgöze gelmemeye dikkat edin.

Yirmi dakikalık yolculuk sonrası o her zaman kaçıp geldiği parka gelmiştim. Beni burada beklediğini söylemişti. O bilindik yolu adımlarken geçmiş gözümün önünde canlanıyordu. Attığım her adım beni oraya sürüklüyordu sanki.

Her bunaldığında buraya koşar ve parkı baştan sona yürüyüp o minik ağacın altına kendini bırakırdı.

Ve oraya oturup gökyüzüne bakan onu gördüm.

İtiraf etmek gerekirse hala onu gördüğümde içimde cansız bir kelebek kanat çırpmaya yelteniyordu. Yok saydığım bütün duygular toz olup kebeğin kanadına yapışıyor, uçmasına yardımcı olmaya çalışıyordu.

Bir kaç adım kala bana döndü yüzü. Iki yıldır görmediğim için unuttum mu yoksa gerçekten bakışları değişmişmiydi emin değildim. Bankın ucuna kayarak bana oturmam için yer açtı. Adımlarımı hızlandırıp boş bıraktığı yere oturdum.

Bakışlarımı toprağa çevirdim. O ise bana bakıyordu. Güzel yüzü hala beni etkiliyor olması acınasıydı. Kendime acıyordum. Bugün bunların hepsine son verecektim. Bu gün onun için son benim için başlangıç olacaktı.

"Yine gelmeyeksin sanmıştım ama buradasın" duymaktan asla bıkmayacağım dediğim sesi artık duymayacak, kulağımı kapatacaktım.
"Benimde söyleyeceklerim vardı. Ama ilk önce seni dinleyeceğim" yavaşça başımı döndürüp ona baktım.
"Özledim. Ve özür dilerim. Biliyorum ikisininde senin için artık bir önemi yok ama benim için ikiside söylenmesi gerçekten zor kelimeler." Buruk bir gülümseme sundu o güzel dudaklarından. Sanki bundan bir önceki cümleler beni hiç üzmemiş gibi. Ölecekmiş gibi hissettirmemiş gibi.

"Buraya geldiğini duyduğumda gerçekten çok sevindim. Hiçkimse bana nerede olduğunu, nasıl olduğunu ve ne yaptığını söylemedi. Sana ulaşmak için her yolu denedim. Ama olmadı." Gözlerimi ondan çekip derin bir nefes aldım. Bunları duymak beklediğim gibi iyi hissettirmemişti. O günkü yaşananların acısını tekrar hissetmek istemiyordum.

"Asıl söylemek istediklerine gel" derin bir nefes aldı benim az önce yaptığım gibi. Sonra tekrar duydum o güzel sesini.

"Biraz geçte olsa özür dileyip seninle yeni bir başlangıç yapmak istiyorum. Beni kabul eder misin?" Alaylı bir tebessüm sundum ona dönerek. Bu sefer konuşma sırası bendeydi.
"Son söylediklerini hala hatırlıyorum" tam bir şey söyleyecekti ki elimi kaldırıp dur işareti yaptım.
"Geriye dönmek gibi bir niyetim yok. Buraya sana son vedamı yapmak için geldim. Bir insan olarak bunu hakettiğini düşündüm." Biraz durup tekrar devam ettim
" Bu bir veda Taehyung. Geri dönüşü olmayan bir veda. Benim hikayemde kötü çocuklar kazanmaz. Bu yüzden artık bana o gülümsemeyi yapma. O bakışların beni bir daha bulmasın. O sesini işitmeyeyim. Ben unutmak istiyorum seni, o geçmişi. Hepsini alıp hızla akıp giden bir nehire fırlatıp kurtulmak istiyorum. Senden geriye hiçbir şey kalmayacak. Bu yüzden artık sen kendi dünyanda yaşarken ben kendi dünyamda yaşayacağım. Bu senden ilk ve son isteğim"

Baktığım gözleri doldu. Hızla başını diğer tarafa çevirdi.
"O günü silemez miyiz?" Çatallanan sesi ağlamamak için direndiğini gösteriyordu.
"Silemedim. Acı geçse de izi kaldı." Yerimden kalktım. Çantamın kulpunu sıkıca kavradım. Kendime güç vermek istiyordum. Her ne kadar saçma bir yöntem olsada.
"Görüşmemek üzere" arkamı dönüp yürümeye başlamadan önceki son sözlerim bu olmuştu. Her adımda biraz daha rahat biraz daha özgür hissediyordum. Bunları söylemek yıllarımı almıştı. Ama artık kurtulmuştum.

Şimdi ise geriye tek bir şey kaldı. Taehyung gibi olmamak.

Annyeong haseyo jonın bangtan sonyeondan hwangeum maknae jeon jungkook imnida diyerek giriş yapayım.

Uzun süre düşündükten sonra bu hikayeyi yayınlama kararı aldım. Buna şu anda izlediğim bir dizininde etkisi oldu diyebiliriz.

Bu hikâyeye de sevgi gösterin.
Beyin yakan bir hikaye olması dileğiyle ;) ikigai97''den sevgilerle♡

Not: lütfen küfür ve hakaret içeren yorumlar yapmayın

Bunun haricinde bol bol yorum yapın ki şu ikigai de sevinsin♡ :")

ENDless ✅Where stories live. Discover now