30

37.6K 3.3K 590
                                    

Hayırlı günler ballar,

Multideki video kitapla bağımsız ama dinlemenizi aşırı tavsiye ederim göz dolduracak türden...💕

Bu bölümü Yusuf Taha aşığı olan bir arkadaşıma ithaf ediyorum...

***

Ben hala donmuş bir şekilde olduğum yerde dururken İyem bir terslik olduğunu anlayıp kolumu dürttü. Sıçrayıp kendime geldim.

"Noldu kızım? Dondun kaldın öyle."

İçeriye bakmamaya çalışarak "Bizim okuldan tanıdık birinin sesini duydum da, şaşırdım bir an." dedim elimdeki pakete bakarak. İyem kafasını sallayıp elimdeki cips paketini alıp bakkala girince bende arkasından girdim.

Beş veya altı metre ötemde bir beden olduğunu seziyordum ama dönüp bakmadım. Unların olduğu yere giderek bir paket un aldım ve Halit amcanın bulunduğu yere gittim.

Halit amca beni fark edince yüzünde kocaman bir tebessüm oluştu ve uzağımda duran şahsa seslendi.

"Taha! Oğlum sen biraz bekle, ben hanım kızımla ilgilenip sana döneceğim tekrar."

"Sorun değil dede, beklerim ben."

Sesini tekrar duyunca nefesimi tuttum bir an, ellerim terlemeye başladı. Allah'ım ne oluyordu bana böyle?

Ayrıca bir dakika...dede mi demişti o?

Şaka felan mıydı?

Herkes öldürür mü sevdiğini dede? demişti.

Kimi öldürmüştü ki kalbinde?

"Ver kızım alayım onları ben." dedi Halit amca elimdekilere uzanarak. Bir yandan elimdekileri uzatıp diğer yandan da İyem'in ne yaptığına baktım.

Kucağına bir sürü abur cubur doldurmuş, bana doğru geliyordu.

Gerçekten çok yiyordu ve kilo almıyordu.

"Daha fazla yok muydu? Keşke biraz Mahalledekileri de düşünseydin balım." dedim ona takılarak. Ben böyle deyince çaprazımdan hafif bir gülme sesi geldi ve benim yine ellerim titredi.

"Banane ya, zaten hepsini o iki sıçan yiyecek görürsün bak."

Arkadaşlarımıza sıçan diye hitap etmesiyle uyarı niteliğinde öksürdüm. Halit Amca bize gülerek bakarken İyem onları yeni fark ediyormuş gibi utandı ve "Şey yani...sıçan değil de, neyse ya." dedi en sonunda konuşmayı keserek. Kafamı iki yana sallayıp aldıklarımızı poşetin içine attım ve parayı uzattım Halit Amcaya.

Tam o sırada telefonuma mesaj geldi.

Anneannem: kızımyoğurtşekervepirinçteal

Bukre: Anneanne nolur boşluk bırakarak yaz, kaç dakikadır anlamaya çalışıyorum.

Anneannem: çamaşırdeterjanıdaal

Bukre: Ya altı üstü un almaya geldim sen bana aylık erzak aldırıyorsun anneanne,

Bukre: Nasıl taşıyayım ben onları?

Anneannem: dedenkahvedeonuara

Bir şey yazmayıp oflayarak elimdeki poşeti İyem'e uzattım ve anneannemin istediklerini elime başka bir poşet alarak doldurdum.

Poşetler bayağı ağırdı, dedemi aramam gerekecekti sanırım.

"Kızım nasıl taşıyacaksınız o kadar şeyi?" diye sordu Halit amca haklı olarak.

"Dedemi arayacağım Halit amca." deyince arkamda duran bedene bakıp "Yorma yaşlı adamı buraya kadar, Taha yardım eder size." dedi ve içimden bir kez daha kızdım anneanneme.

Ben ağzımı açıp gerek olmadığını söyleyecektim ki elimdeki poşetlerin ağırlığı gitti birden. Hayretle ne olduğuna baktığımda Yusuf Taha poşetleri eline almış, çoktan çıkmıştı bakkaldan. Sinirle soluyup şaşkın bir şekilde bizi izleyen İyem'in kolundan tuttuğum gibi çıktım bakkaldan.

"Noluyor kızım? Yavaş lan." dedi ve sonra bir anda durdu. O durunca bende durmak zorunda kaldım. Gözlerini kocaman açarak "Yoksa bu Taha şu size sürekli bulaşan arkadaş grubundaki mi?" diye sorunca başımı salladım. İyem sinirle kaşlarını çatıp önden giden Yusuf Taha'ya baktı.

"Plastik kılıcımı getirseydim keserdim kellesini."

İyem'i umursamayarak yürümeye devam ettim.

Bina kapısının önüne vardığımızda başımı yerden kaldırmadan "Gerisini biz hallederiz, teşekkürler." deyince poşetleri yere bırakmadan "Kapıya kadar çıkartacağım boşuna kendini yorma." dedi ve bir an olsun başını bana çevirmedi.

Tuhaftı, sürekli her hareketimi izleyen çocuk dönüp bakmıyordu bile.

Omuzlarımı silktim, istediğim buydu zaten. Zile basınca İyem ayaklarını sabırsız bir şekilde yere vuruyordu. Şuan içinden Yusuf Taha'yı doğradığından emindim.

Anneannem kapıyı açınca içeri girdik ve merdivenlerden çıkmaya başladık. Kapıya vardığımızda o poşetleri yere bıraktı, tam arkasını dönüp gidecekken anneannem kapıda belirip bir anda bağırdı.

"Yusuf'um! Ne zamandır yoksun ortalıklarda? Hani Kur'an çalışacaktık?"

Anneannemin dedikleri beynimde yıldırım etkisi yaratırken geçmişi anımsadım bir an. O gün geldiğimde Kur'an öğrettiği kişi Yusuf Taha olabilir miydi?

"Ben onu tamamen unuttum ya..." diye mahcup bir ses duymamla düşüncelerimden sıyrıldım ve içeri girdim. İyem ise hâlâ kapıda bekliyordu.

Daha sonra İyem anneannemin kolundan tuttu ve "Sultanım sen bir mutfağa bak en iyisi yanık kokusu geliyor sanki." deyince anneannem telaşla mutfağa gitti.

İyem anında Yusuf Taha'ya dönüp işaret parmağını üzerine doğru tuttu ve "Sen ve arkadaş grubun, arkadaşlarımdan uzak duracaksınız." dedi ve parmağını indirerek kapının ağzına geldi. Ayakkabılarını çıkarmak için eğildiğinde Yusuf Taha konuşmaya başladı.

"Ben ve arkadaş grubum arkadaşlarına zarar verecek herhangi bir şey yapmadık."

İyem'in yüzü bana dönüktü, sinirle güldü. Geriye dönmeden "Yapamazsınız zaten" dedi ve kapıyı Yusuf Taha'nın suratına kapattı.

Ben ise şaşkınlık içinde olan biteni izledim sadece.

"Kızım napıyorsun? Ayıp oldu çocuğa." dedim sinirle. O beni umursamayarak şalını açmaya başladı.

"Seninle dalga geçtiklerinde ayıp olmuyor muydu?" dedi ve yanımdan geçip odaya girdi. Kızamıyordum ona, çünkü bizi korumaya çalışıyordu.

Böyleydi İyem, bize zarar veren her şeye karşı bir kalkan oluştururdu ve o kalkanı karşımızdakine geçirirdi.

İçimin huzursuzluğuna anlam veremeyerek duvara yasladım sırtımı. Çok büyük bir çatışma içerisindeydim, patlayan silahların arasında kalmıştım sanki.

Yaralanan ise sadece ben değilmişim gibi hissediyordum.

***
Bir sonraki bölümde erkeklerin grubundaki yazışmaları okuyacaksınız

Sizi emanet edilenlerin en en en güzeli olan Allah'a emanet ediyorum, hepiniz Allah'a emanet olun💙💙

Dinle Beni Bi | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin