dokuz

650 36 19
                                    

Gözlerimi kırpıştırdım. Yaşadıklarımın gerçekliğini sorgulamaya başlamıştım. Evet, Henry bir sihirbaz olabilirdi ama, bu kadar iyi bir numarayı kimse yapamazdı.

Yoksa beni hipnoz mu etmişti?

İçimdeki sesin her şeyin hayal olmasını istediği haykırışlarını susturamadan eve doğru ilerledim. Arka kapı genelde hiç kullanılmadığı için kilitli olurdu. Anahtarı da kimsede olmuyordu. Bu yüzden evin çevresini dolanıp ön kapıya yürüdüm.

Aklımda bir sürü şey vardı. Yaşadıklarımın rüya olmadığı konusunda yüzde doksan emindim. Onca korku, heyecan, acı ve tutku zihnimde dalgalar hâlinde duruyordu çünkü. Cavill bir anlığına zamanı durdurmuş olabilirdi ama, anılarımı alamamıştı.

Anahtarım olmasına rağmen kapıyı zile basmadan açmanın kabalık olacağını düşündüğüm için birkaç kez düğmeye dokundum. Kısa bekleyişimin ardından Charlie kapıyı açtı. Onu evde görmeyi beklemiyordum. Yemeğe çıktığını sanıyordum çünkü.

"Ah, Charlie." şaşkınlığımı saklayamadım. "Evde olduğunu düşünmemiştim." dedim. Sesimde hâlâ az önceki hislerim yüzünden hafif bir titreme vardı.

"Ben de eve geldiğimde senin burada olmayacağını düşünmemiştim." dedi. Tuhaf göndermesine inanamamıştım. Dışarda olamaz mıydım yani?

Omuz silkip içeri girdim. "Biraz dışarıda takıldım." Peşimden geliyordu.

"Haydi anlat bana." dedi. Sesinin soğuk ya da samimi olup olmadığını çözememiştim. Bakışları her zamankinden daha donuktu. Ne anlatabilirdim ki? Bir adamın yanlışlıkla arabasına çarpıp ölümüne sebep olduğumuzu, sonra da onu suya attığımızı mı? İçimden bunları tekrarlamak kanımın çekilme hissine sebep olmuştu.

"Neyi anlatayım?" diye sordum. Tanrım, sesim öyle titriyordu ki, Charlie bir tuhaflık olduğunu sezecekti.

Ne zaman omzuma aldığımı bilmediğim çantamı odaya girip yatağa fırlattım. Sonra da arkasından kendimi yatağa attım. Tüm o duyguların verdiği yorgunluk çökmüştü üzerime.

"Ne zamandır birliktesiniz?" diye sorduğunda irkilerek yüzüne baktım. Tam olarak ne görmüştü bu çocuk? Henry'yle olan öpücüğü mü? Eğer bunu gördüyse sorduğu soru çok saçmaydı. Çünkü Henry'yle daha dün tanışmıştık ve bunu en iyi o biliyordu.

"Nasıl yani?"

"Sizi gördüm Clementine. Bazı şeyleri bana anlatmaman çok canımı sıkıyor." başımı iki yana salladım.

"Kimseyle birlikte değilim Charlie. Sana anlatmadığım bir şey yok," durakladım. "Bu konuda." içeri girip yatağa oturdu. "Kiminle gördün beni?"

"Biliyorsun işte. Söyletme çabanı anlayamıyorum."

"Hayır, gerçekten. Evet, eve geç geldim ama bu birlikte olduğum biriyle alakalı değil." dedim. Söylediklerim kesinlikle yalan değildi.

"O Mustang'de sizi öpüşürken gördüm." dedi. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Henry ve beni görmüştü, bundan bahsediyordu. Böylece yüzde onluk şüphem gitmiş, yaşananların kesinliği gelmişti yerine. "Pierce'ı nereden tanıdığını bile bilmiyorum. Sadece günler önce geldin buraya." sözlerine devam etmeseydi, içimde patlamalar olacaktı. Beni Pierce'le görmesi mi Henry'yle görmesi mi daha iyi olurdu onu düşünüyordum şimdi.

"Ah," mırıldandım. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Yalanlar düşündüm. Charlie'ye yalan söylemek istemiyordum ama... Başka çarem yoktu. "Şey..." çaresizce etrafa bakındım. Henry'ye ulaşmam gerekiyordu. Kardeşine söyleyebilecek en iyi yalanı muhtemelen o bulurdu. "Sana daha sonra anlatacağım. Söz veriyorum." dedim.

The Trick || Henry CavillWhere stories live. Discover now