iki

1.5K 94 29
                                    

Tam arkamda, ebeveynleri ve küçük erkek kardeşi olmasına rağmen kurduğu cümle karşısında donakaldım. O yarım ağız gülerken ben ne diyeceğimi bilemez haldeydim. Dudaklarım titredi, yüzüne bakmaya devam ederken ister istemez ben de gülümsedim.

Birkaç saniye, yalnızca birkaç saniye orada öyle dikilip birbirimize bakıyorduk ki, Bayan Cavill oğluyla yüzleşmeye karar verdi.

"William, içeri gel lütfen." utanç verici durumda olduğumu düşünerek bir anda arkamı döndüm. Vücudumdaki tüm o kanın yanaklarımda kurduğu basıncı hissettim. Kıpkırmızı kesildiğimden emindim.

Kapının önünden çekilip Henry'nin geçmesine izin verdim. O da içeriye tam olarak girene dek bana bakmayı sürdürdü. Karanlığa rağmen belirgin duran göz alıcı mavileri üzerimde rahatsız edici bir baskı yaratıyordu. Başımı yere çevirip ellerimi önümde kavuşturdum.

"Eve hizmetçi mi alıyorsunuz?"

Yere yönelttiğim bakışlarım, sözlerine karşın hızla yeniden ona yöneldiler. Hizmetçi mi?

"Henry!" Bay Cavill tam babaya uygun bir ses tonuyla oğlunu uyardı. Bu, hiç hoş değildi.

"Sınıf arkadaşım, bizde kalıyor." Bu kez lafa karışan Charlie oldu. Henry Cavill'in bana söylediği bu söz, tüm aileyi kızdırmışa benziyordu. Kimse benim kendimi savunmama fırsat tanımamıştı bile.

"Bir beyefendi böyle düşünmeden konuşmazdı William." Bayan Cavill'in ona neden William diye hitap ettiğini merak ettim. Bu gizemli ağabey hakkında hâlâ pek bilgim yoktu ve bu yaşananlar onu merak etmeme sebebiyet oluşturuyordu.

"Ne var? Hizmetçilik kötü bir şey değil ki. Öyle değil mi, Bayan?" yeniden bana dönüp gülümsedi. Sonra ceketini arkasına doğru savurup sanki on dokuzuncu yüzyılın ortasındaymışız gibi önümde diz çöktü. Elimi tuttu, dudaklarına götürdü. Ve öptü. Dudaklarının tenim üzerinde bıraktığı etki çok farklıydı. Daha önce hiç böyle özel hissettiğimi hatırlamıyordum.

Gülümsemesine karşılık verdim. Tüm bunlar ailesinin önünde olduğu için ben kızarırken onun pek de umrundaymış gibi görünmüyordu. "Myers. Clementiné Myers."

Elimi bırakırken ikimizin parmakları arasından bir anda bir sürü beyaz kuş tüyü döküldü. Bu etkileyici efektten korkmuştum. Nasıl olur da, hiç yoktan bu onlarca tüy ellerimiz arasından fışkırabilirdi?

"Memnun oldum." dedi beni orada şaşkınlığımla başbaşa bırakıp ailesini selamlamaya dönmeden önce.

Ne Bayan Cavill, ne Bay Cavill ne de Charlie burada az önce gerçekleşen şeyi tuhafsamamışlardı. Hayal mi görüyordum?

"Yemekler soğuyacak, haydi gelin." Bay Cavill'in seslenmesiyle kafamda onca soru olmasına rağmen sofraya ilerledim. Gözümü şimdi ondan alamıyordum. Nasıl böylesine etkileyici bir giriş yapabilmişti? Bu şekilde herkesi ağına düşürebilirdi. Muhtemelen şu ana dek düşürmüştü de.

Masaya oturup yemekleri yemeye başladığımızda ben hâlâ olanları sindirmeye çalışıyordum. Bir ara Henry'ye bakarken ona yakalandım. Bana göz kırptı ve ailesiyle konuşmaya devam etti.

Herkes Henry'ye bir şeyler soruyordu, o da annesiyle babasına gülümseyerek cevap veriyordu. Charlie ise yemeğin başından beri sessizdi. Henry'den hiç hoşlanmıyor gibiydi. Hatta Henry de onunla konuşmayınca ikisinin karşılıklı nefret üzerine bir ilişkileri olduğunu düşündüm.

Ana menüyü bitirmeye yakınken Bayan Cavill sanırım sorulmaması gereken bir soru sordu. Çünkü Henry'nin yüz ifadesi bunu açıkça belirtiyordu.

"Bizi kız arkadaşınla ne zaman tanıştıracaksın?"

Kız arkadaş sözü bana da ilk önce rahatsız edici gelmişti. Henry'yi ise bu konunun fazlaca gerdiğini fark ettim.

"Tanıştırmayacağım." dedi yemeğini sertçe çatallarken. Konuşmak istemediği çok belliydi. Fakat Bayan Cavill onu zorladı.

"Ne demek tanıştırmayacağım?" çatalını ve bıçağını bir anda masaya vurduğunda irkildim. "Seninle ne konuşmuştuk?"

Bay Cavill'in, karısının elini sıvazladığını gördüm. "Tatlım, konuşmak istemiyor gibi görünüyor." dedi. Ama Bayan Cavill hızla elini çekti. İkisinin de hassas noktası bu olmalıydı.

"William, açıklama bekliyorum."

"Onu seninle tanıştırmayacağım." Henry de tıpkı annesi gibi çatalını masaya bıraktı ve alev saçan gözlerini kadına doğrulttu. "Çünkü tanıştıramam." İngiliz şivesinin verdiği bir sempatiklik daha sezdim onda. Tam çaprazımda oturuyorken gözlerimi alamıyordum zaten.

"Bu da ne demek oluyor?" dedi kadın siniri devam ederken.

"Carol, lütfen kapatalım konuyu." Bay Cavill de kavga çıkmamasında ısrarcı davranıyordu.

"Tanıştıramam çünkü öldü! Anladın mı?"

Henry bağırdığında masadaki herkes zıplamıştı. Gür sesi, uzatılıp daha fazla kavga edilmemesi için yeterince açık ve netti. Söyledikleriyse, geldiğinden beri geçirdiğim kaçıncı şokuma sebep olmuştu bilemiyordum.

Hızla masadan kalkıp odasına gitmiş, bizi orada bırakmıştı.

Geldiğim ilk gün evde trajediler yaşanıyordu ve bunun için Bayan Cavill benden özür dilemeye başlamıştı. Tamamen bir hanımefendi olan bu kadına hayran olmuştum. Aile problemlerine şahit olmamın benim için kötü şans olduğunu dile getirmişti. Bense milyon kez bunun benim adıma önemsiz olduğunu, en kısa sürede her şeyin düzeleceğini söyleyip durmuştum.

Yemek masasını toplarken Charlie de benden özür diledi. Böyle bir aileden dolayı şikayetçi olduğunu belirtti. Henry için keşke gelmeseydi ve beni eve aldıkları ilk günü mahvetmeseydi diyip durdu.

Bunca özre ve Henry'ye okunan lanete karşı daha fazla bir şey diyemedim. Akşamki çay saatine dek de sustum.

Henry Cavill, geleneksel aile çay saatine gelmek istemedi. Böyle kibar bir aileye yakışır hareketler sergilemiyordu gerçekten. Onun tapılası yüzü aklıma geldiğinde annesini ne kadar üzdüğünü düşünüp varlığından rahatsızlık duymaya başlıyordum.

Çay saati fazlasıyla sakindi. Her an Henry gelip ortalığı karıştıracak diye düşünüp gözlerimi merdivenden alamasam da herhangi bir sorun yaşanmamıştı.

Sonrasında Charlie ve ben saçma sapan bir Nöropsikoloji araştırması yapmak için onun odasına geçmiştik. Saatlerce İngilizce ama bambaşka kelimelerle kurulmuş cümleleri çevirmeye çalıştık. Biz bir türlü başaramayınca Charlie, Genji adında bir arkadaşını görüntülü arayıp ondan yardım istedi. Bunca yardıma ve çabaya rağmen ödev tam dört buçuk saatimizi almıştı.

Saat gece yarısını geçtiğinde sonunda yatağıma gelebilmiştim. Ödevin bitmesinin verdiği rahatlıkla kendimi yastığa bıraktım. Tavanı seyrederek uykuya dalmayı beklerken kapım tıklatıldı.

Bir anda doğruldum. Charlie bir şey mi diyecekti?

"Girin." dedim hafifçe sesimi yükselterek. Yatakta oturur pozisyona geçtim ve kapının açılmasını bekledim.

Görüş alanıma giren kişi ise beklediğim biri değildi. Hem de neredeyse Henry Cavill'in evdeki varlığını unutmak üzereyken...

"Merhaba."

uzun bekletme süresi için üzgünüm

ama düzenli atmaya başlayacağım!

şimdiden destekleriniz için çok teşekkür ederim^^

The Trick || Henry CavillDonde viven las historias. Descúbrelo ahora