bir

2.9K 99 108
                                    

"Vay be," kendimi yığılmış denilircesine yatağa attım. Her şeyi yerleştirmek saatlerimizi almıştı. Şarkılar söyleyip eğlenmiştik falan ama... Bu iş gerçekten yorucuydu. "Bu kadar eşyam olduğunu bilmiyordum."

"Sana benim odamı vermeliydik." dedi Charlie. Sonra o da kendini yatağa attı. İri cüssesinin beni hoplatmasına ikimiz de birer kahkaha patlattık.

"Emin ol o kocaman dolaba bile bu döküntülerim sığmayacaktı." biri açık kalmış çekmeceleri işaret ederek konuştum. Bana verdikleri oda, birkaç ay önce orduya giden ağabeyi Pierce'a aitti. Koca evdeki en küçük oda diyebilirdim. Tabii karşıdaki banyo hariç.

Bu eve geldim çünkü okumakta olduğum üniversite, Avrupa Birliği desteğiyle ortalama puan üzerindeki öğrencilerine bir yıl ücretsiz bir program hazırladı. İki sınav sonrasında başarılı olan ilk yedi kişiyi yedi farklı Avrupa ülkesine gönderdiler. Bu öğrencilerden biri de bendim. Çekilen kurada bana İngiltere çıkmıştı. Şanslıyım ki üniversitemize ortak olan okul burada, Londra'nın güneyindeydi. Hayatta en çok merak ettiğim şehirlerden birine yerleşmek... Paha biçilemezdi.

Kalacak yer olarak üniversite yurtlarının kontenjanı kayıtlı öğrenciler ile sınırlı olduğu için beni almadılar. Zaten tıka basa dolu dediklerini duymuştum. Ama daha sonra okul bana başka bir kapı açtı. Hane misafir başvuruları...

Başvurumu kabul eden ilk aile Cavilller olmuştu. Beş erkek çocuk annesi olan evli bir kadının evine bir yıllığına misafir olarak gelmiştim. Buradaki sınıf arkadaşımsa, ailenin en küçüğü olan Charlie Cavill olacaktı.

Onunla geçen seneden tanışmamız sağlanmıştı. Ortak özelliklerimiz çok olunca çabuk kaynaşmıştık ve şimdi en iyi arkadaşım olmuştu. Tombul yanakları ve iri yapısına rağmen ailenin diğer üyeleri kadar klas bir erkekti.

En büyük ağabey, Pierce'tı. Orduda subay olarak çalışıyordu. Ondan küçük olan diğeri Nick, Kraliyet Donanması'nda komutan benzeri bir rütbeye sahipti. Diğeri Simon, finansal işler yürüten bir şirkette CEO yardımcısıydı. Bir de Henry vardı, Charlie'nin bahsetmekten pek hoşlanmadığı ağabeyi.

"Charlie! Biraz gelir misin lütfen?" Bayan Cavill'in sesi merdivenlerden duyulduğunda Charlie hemen toparlandı. Bana dönüp sırıttı ve gelmem için eliyle işaret yaptı.

"Nereye?" cevabını bilmeme rağmen sordum.

"Annem çağırıyor. Muhtemelen önemlidir." Yine o tatlı gülüşünü yüzüne yerleştirip beni yattığım yerden kaldırdı. Birlikte sanki peşimizden atlar koşuyormuş gibi merdivenlerden indik. Attığımız her adımda çıplak ayaklarımızın çıkardığı ses duvarlardan yankılanıyordu.

Aşağı katta büyük salonla bitişik olan Amerikan tarzı mutfağa girdik. Eve bu sabah apar topar geldiğim için pek inceleme fırsatım olmamıştı. Şimdiyse gözüme çarpan ilk şey neredeyse her şeyin beyaz ve krem renklerinde oluşuydu.

"Şunları yemek masasına taşır mısınız?" Bayan Cavill gerçekten samimi olan gülümsemesiyle Charlie'nin eline birkaç tabak, benim elime de kadehlerle dolu bir tepsi tutuşturdu. Merak ettiğim bir şey vardı ama... Henüz bu aileyle, onlara aklıma geleni sorabilecek kadar samimi olduğumu düşünmüyordum.

"Bunca hazırlık ne için?" zihnimde dönüp duran soruyu Charlie annesine yönelttiğinde kendi kendime gülümsedim.

"Ağabeyin gelecek." dedi Bayan Cavill. İçimden hangisi diye geçirmeden edemedim. Sonuçta dört tane vardı.

"Ne?" Charlie elindeki tabakları salonun girişindeki yemek masasına bıraktı. Onlar aile içi konuşmalarını yaparlarken ben de servisleri dizmeye başladım. "Neden dengesiz bir şekilde çekip giden birini yine kralmış gibi karşılıyoruz?"

Bu sert tepki Charlie'nin ağzından döküldüğüne göre, gelecek olan ağabey kesinlikle Henry olmalıydı.

Bayan Cavill'in şşh diyişini işittim. "Misafirimizin yanında böyle konuşmak istemezsin Charles."

Charlie'nin göz devirdiğini hissedebiliyordum. "Sanırım Henry için yorulmak istemiyorum." Ben bardakları yerleştirirken Charlie kolumu tutup ona bakmamı sağladı. "Gidelim Clementine." bir ona bir de sarışın kadına baktım. Gitmemi istemediği belliydi.

"Sanırım kalıp annene yardım edeceğim Charlie." dedim ve kolumu ondan kurtardım. Charlie bana küsüp giderse, barışmak kolay olurdu. Ama tam bir İngiliz kadını olan Bayan Cavill bu saygısızlığımı çabuk sindirmezdi.

Charlie beklediğimin tersine bana tuhaf bakışlar atmadı ya da küsmedi. Hatta kalıp masayı düzenlememize de yardım etti. Bir ara annesinden öyle sert davrandığı için özür dilediğini bile gördüm.

Saat yediye gelirken ailedeki erkeklerden biri olan Simon telefonla Bayan Cavill'i aradı. Ona hâl hatır sorup bana da selam söyledi.

Simon evli olduğu için bu evde kalmıyordu. Kendi ailesi vardı ve bu Bayan Cavill'i kesinlikle çok mutlu ediyordu. Onda oğullarının her birinin bir şeyler başardıklarındaki gururunun izlerini görebilirdiniz.

"Hâlâ pişmemiş bir yemek var sanırım." Biz orada burada gezinip gülüşürken çelik kapıdan hırıltılı bir ses geldi. Bu sabah tanıştığım Bay Cavill'in sesiydi. Emekliydi ama hâlâ çalıştığı yere gidip geliyordu ve bugün Charlie'nin bana anlattığı saatten biraz daha geç eve gelmişti.

Ona kısaca hoşgeldiniz diyip saate baktım. Yedi buçuğu çoktan geçmişti.

Henry'nin gelişi beni heyecanlandırmıştı. Ailenin ona karşı tutumu, geldiğinde oluşturacağı ortamı merak etmeme sebep oluyordu. Ve fotoğraflar dışında gerçekte nasıl biri olduğunu da merak ediyordum.

Buraya geldiğimden beri onun hakkında tek kelime edilmemişti. Simon'la bile birebir tanışmışken şimdi hakkında hiçbir şey bilmediğim adamı beklemek biraz da gerilmemi sağlıyordu.

Pek de kısa olmayan bir bekleyiş sonrasında sonunda kapı çaldı. Herkes aynı anda kapıya döndü ama kimse açmaya cesaret edemiyor gibiydi. Ne Bay Cavill ne de Bayan Cavill ne yapacağını bilmiyordu. Charlie desem, zaten onun açmayacağı kesindi.

"Ben açabilirim." diyerek büyük bir aptallık yaptım. Gerçekten, yapmamalıydım. Tüm aile bunu bekliyormuşçasına beni onayladılar. Ben de gerginliğim artarken kapıya ilerledim. Altın rengi kulbu tutup sola doğru çevirdim. Çelik kapı bana doğru açıldı ve karşımda Henry Cavill'i gördüm. Siyah takım elbisesi üzerine tam oturmuş, bir eli pantolonunun cebinde diğeri de duvara yaslanmış hâlde öylece duruyordu. Uzun boyu yüzünden vücudunu süzmeyi bırakıp yüzüne dönmem zaman almıştı.

Dudaklarım aralandı ama yakışıklı yüzüne bakarken tek kelime edemedim.

"Evime geldiğimi sanmıştım." dedi gülümseyip. Bu öldürücü bir tebessümdü. Mavi gözlerinden de etkilenmemek imkansız olmalıydı. Fakat bundan sonra söyleyeceği sözlerin yanında sanırım onlar hafif kalacaklardı. "Ama son gördüğümde evimde böyle bir güzellik yoktu."

senin için, tonylovestark
emeklerin için teşekkür ederim, karşılıksız kalmayacak
seni seviyorum balım

ve diğer herkes, umarım beğenmişsinizdir<3

KAPIYI AÇTIĞINDA BÖYLE HAYAL ETSENİZEWJSKWOSĞW

komik olmadı

The Trick || Henry CavillHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin