on dört

259 21 37
                                    

Hâlâ okuyanların olması beni o kadaaar mutlu etti ki

Teşekkür ederim<3

Yorumlarınızı bekliyorum

Yol sandığımdan daha yavaş ilerliyordu. Sürekli kalbimin sıkışmasına sebep olan diken üstünde olduğumuz hissi beni bitirmişti. Başımda zonklamalar başlamıştı. Ayrıca her zaman olduğu gibi yağmur yağıyordu. Bu da ekstradan sinirlerimi bozuyordu.

Henry'yle konuşmaya cüret edemiyordum. Yüzü gerginlikten binbir şekle giriyordu. Ne zaman konu açmak istesem çatmış kaşlarını görüyor ve hızla konuşmaktan vazgeçiyordum. Gözleri hep karanlıktı.

Yaşadığımız şeylere karşı -bana oranla daha- soğukkanlıydı. Bu tavırları onun hakkındaki düşüncelerimi farklı yönlere çekiyordu. Bekâr olmasına rağmen ailesinin yanında durmuyordu. Sürekli haber vermeden evden çıkıp gidiyordu. Henry gerçek hayatında neler çeviriyordu? Charlie'ye söylediğine göre, ailesini kendisinden koruyordu ama... Tam olarak neyinden? Henry nasıl biriydi?

"Beni biraz daha incelemeye devam edersen gözlerimi sana çevirmek zorunda kalacağım. Biliyorsun ki bu da pek yararımıza olmaz."

Utanarak boğazımı temizledim. Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Kendime kızdım, çünkü düşüncelerimi en azından gözüm kapalı ya da başka yöne dönükken tartabilirdim.

"Üzgünüm, çok gergin görünüyordun."

Gülümsemeye çalıştı. Hiçbir şekilde gerçekçi gelmiyordu.

"Gerginim çünkü."

"Biliyorum. Keşke daha kolay bir yolu olsaydı." gözlerim doldu. Hislerim öyle basite indirgenecek şeyler değildi. Birlikte bir cinayete karışmıştık. Asıl katil tarafından tehdit edilmiştik. Şimdi de yasa dışı mallar barındıran koca bir kamyonu Bristol'e götürüyorduk. Üstüne üstlük bu olanlar yüzünden henüz tanımaya fırsat bile bulamadığım bir adama karşı romantik hislerim vardı.

Roman olacak kadar karmaşık bir konumdaydım.

"Kurallara uyduğun sürece, başına bir şey gelmeyecek." dedi. Başımı sallıyordum ama buna inanmak çok güçtü. Tehlikenin tam ortasındaydık. Her anlamda.

Henry'nin planı uygulamaya karar verdiği ana kadar aramızda başka diyalog geçmemişti. Bir kez camları açmamı istemesi dışında da tek kelime etmemiştik.

Şimdi arabayı kenara çekip durdurmuştu. Ellerini birbirine sürttü. Aracın içinde benim bilmediğim bir yerlerden bir kolu çekti ve ön taraftan kapak açılma sesi geldi. Kaputu açmıştı. Dışarıya çıkmadan önce yüzüme döndü.

"Yerinden ayrılma." hızla başımu salladım. Kaskatı kesilmiştim zaten. Kılımı bile kıpırdatamıyordum.

Aracın önü geniş ve uzundu. Henry kapağı kaldırdı. Yine benim bilmediğim birkaç şey yaptı. Tahminimce motoru kasten arızalandırıyordu. Yani... Plan buydu sonuçta.

Bir şeyleri çıkardı ve yol kenarındaki ormana doğru birkaç parça fırlattı. İçimden bir ses, tehdit eden adam, Henry'nin aracı bilerek bozduğunu anlarsa ayvayı yiyeceğimizi söyleyip duruyordu. Bu düşünceyi savuşturmak için başımı iki yana salladım.

Kaputu kapatmadan yanıma geri döndü. Medikal maskesi çenesindeydi. Gözlerini benimkilere kenetledi. Sertçe yutkundum. O da gergince alt dudağını kemirdi. Bana doğru eğildi ama bunu yapmasının tek amacı, torpidonun üzerindeki telefonu almaktı.

"Hazır mısın?" diye sordu. Değildim. Böyle bir şeye hazır olmam mümkün değildi. Yine de dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım. "Arıyorum."

The Trick || Henry CavillWhere stories live. Discover now