6. Bölüm

4.6K 294 159
                                    

Bölümü düşünürken medyadaki şarkıyı 394934 kez falan dinledim. O yüzden hikayenin şarkısı artık Boney M. - Rasputin. 

Bölümü yazarken beni motive edip bana ilham veren biriciğim, sadistim ajanyazarist 'e ithaf ediyorum.

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. :)

***

Kuş olmayı düşündüm. Özgürce kanatlanıp bulutların arasında süzülüp uçmayı, dilediğim yere, dilediğim zaman... Belki de bilinmez diyarlara göç etmeyi. Pamuk gibi bulutların arasından süzülen uçağın içinde sıkıntıdan delirme eşiğindeydim.

Rus aksanlı bir ses bana Türkçe "Bir isteğiniz var mı, efendim?" diye sorduğunda kafamı pencereden yanımda dikilmekte olan iyi giyimli, güzel hostese çevirdim. Nerdeyse benden bir beş santim daha uzundu. Uzun, ince ve göz dolduran bir fiziği vardı. Üzerindeki bordo takım üzerine tam oturmuştu. Kahvaltı sonrası üçüncü defa aynı soruyu soruyordu. Uçağa bindiğimizden beri ilgiliydi. İlgisinin bana olmadığı pek aşikardı. Başımı iki yana salladım, ona Rusça cevap verdim. "Bir şey istemiyorum, teşekkür ederim."

Karşımda dörtlü deri koltuklardan birinde oturmuş önündeki bilgisayardan bir saniye olsun gözünü ayırmayan Ezra'ya yöneldi bu sefer. Ona bir isteğinin olup olmadığı sorarken gözleri ışıldıyordu. Daha önce iki defa yanından geçerken parmaklarını koluna sürttüğünü görmüştüm. Temaslarının hepsinin kasıtlı olduğuna yemin edebilirdim. Ezra başını kaldırdığında onu baştan aşağı süzdü. Sanki onu daha önce görmemişti. Bakışlarında aç bir ifade, çapkın olarak adlandırılacak bir gülümseme vardı. Etkileyici duruyordu ben bile oturduğum yerden bana atılamayan bir bakış için bunu düşündüysem kadını düşünemiyordum. Aralarında daha önce bir diyalog geçtiğini düşüneceğim kadar uzun süre bakıştılar, bir kıvılcım ortağı ateşe verebilirdi. Ezra bakışlarını, sanki onları izlememden rahatsız olmuşlar gibi bana çevirdi. Bana bakışları soğuktu. İşine bak der gibi bakıyordu bana, sizi dikizlemekten başka bir işim yok bakışı attım ona. Bunu tarif etmem gerekirse tek kaşım havada, gözlerimi kısmış "Ne yapacaksınız bakalım?" şeklinde atılmış ukala bir bakıştı.

"Teşekkür ederim, Galina. Olduğunda mutlaka haberin olur." dedi, sesindeki hoş tını karşısındaki kadının dizlerinin bağını çözecek kadar hoştu. Alt tarafı teşekkür etmişti, bunu da bu kadar cazibeli söylemezsin. Kadın bu sırada sırtını bana döndüğünden suratını görememiştim ama hayal kırıklığına uğradığını tahmin ediyordum.

"Bir şey arzu ederseniz nerede olduğumu biliyorsunuz." dedikten sonra hızlı adımlarla yanımızdan ayrıldı. Bakışlarımı tekrardan camdan dışarıya çevirdim.

Acaba yolculuğumuz daha ne kadar sürecekti? En son uçağa bindiğim zamanı hayal meyal hatırlıyordum. O adamın beni o kadınlara emanet etmesinden hemen önceydi. Rusya'ya gideceğimizden haberim yoktu. Uçmanın zevkli olacağını düşünmüştüm, kuşları göreceğimi hayal etmiştim. Bulutların arasından geçeceğimizi ve onları dokunacakmışım gibi hissedeceğimin hayalini kurmuştum. Hayallerim o adamın beni tatile götüreceği fikriyle o kadar doluydu ki gerçekleri görememiştim. Aslında tatile değil cehenneme götürülmüş ve oraya bırakılmıştım. Masallardaki gibi bir kule değildi. Zindan gibi dört duvardı. O iki kadın eve çeki düzen verene kadar karanlık olduğunu hatırlıyorum. Bahçedeki ağaçlar neredeyse evin tüm pencerelerini kapatıyordu. Yabani otlar içerisinde iki katlı bir kulübe, kim çocukluğunu böyle bir yerde geçirmek ister ki? O günleri hatırlayınca acıyla gözümü buruşturdum. O günleri bir daha düşünmeyecektim ama hiçbir zaman unutmayacaktım.

Bestenigar #Watty2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin