12- "Kayıp Kız Çocuğu"

14.6K 600 152
                                    

Gecenin en zifiri olduğu saatlerden birinde bir ormanın içinde koşuyordum. Kuru ağaçlar nerdeyse gökyüzünü delip geçecek kadar uzunlardı. Her yer karanlık, yalnızca dolunaydan dönen ayın yaydığı beyaz ışık görünüyordu. Ayaklarımın altındaki karlar kıtır kıtır eziliyordu her adımımda. Soluk soluğa kalmış koşuyordum ama içten içe kaybolduğumu biliyordum.

"Kimse yok mu?"

Korku dolu sesim ormanın içinde dalga dalga yayıldı, cılız ağaçların gövdelerine çarpıp defalarca yankılandı ama sonunda kapkara gökyüzünün boşluğunda kayboldu.

Ve, kâbus bitti.

Dün gece Savaş'ın yanından, kendi evime dönme amacıyla ayrıldıktan hemen sonra tanımadığım birkaç adam beni zorla arabaya bindirmiş ve nerede olduğumuzu bilmediğim bu odaya getirmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dün gece Savaş'ın yanından, kendi evime dönme amacıyla ayrıldıktan hemen sonra tanımadığım birkaç adam beni zorla arabaya bindirmiş ve nerede olduğumuzu bilmediğim bu odaya getirmişti. Gün doğana kadar tek başına kaldığım bu odada aklıma her türlü ihtimali getirsem de sağlıklı bir sonuca varamadım.

"Bir de ellerini mi bağladınız kızın?"

Uzun boylu bir kadın odanın lüks ahşap kapısından içeri girer girmez beni görünce adımlarını hızlandırıp yanıma çöktü. Siyah deri braleti, göğüslerini şişirip bir kısmını açığa çıkarmıştı. "Sanki kaçabilecek." diye homurdandı. O, elimdeki sıkı sıkıya bağlanmış ipi çözerken hangi çağda yaşadığımızı anlamaya çalışıyordum çünkü düpedüz alıkoyulmuştum. 

"Yalnız bırakmıştık, kaçmaya çalıştı Figen hanım. Mecbur kaldık."

Kızaran bileklerimi ovuşturdum. Adının Figen olduğunu öğrendiğim, gece siyahı saçları hemen omzunda biten kadın çöktüğü yerden usulca kalktı ve ona ters bir bakış attı.

"Hadi sen elinden kaçırabilecek kadar aptalsın," başını yana eğdi ve ekledi. "Dışarıdaki onlarcasını atlatabilir mi sanıyorsun?"

"Kimsin sen?" dedim düz bir sesle. Bana döndü ve saçımdan tırnağıma kadar süzdü. Sonra lens olduğu belli olan masmavi gözlerini devirip az önce girdiği kapıya yürüdüğünde, "Ne istiyorsunuz benden?" dedim aceleci bir şekilde. Sabır diler gibi adımlarını yavaşlattı. Dönmeye tenezzül bile etmedi, bana hitaben sadece yan tarafına baktı.

"Senden değil."

Birine ait olduğu belli olan odada, yatağın ucunda oturuyordum. Robot gibi duran iri yarı adamın gözleri daima üzerimdeydi. Ona kaşlarımın altından bakarken rahat bir pozisyonda oturup güldüm. 

"Sizin gibi aptallarla uğraşmakta doktora yaptım."

Adam bu söylediklerime komik olmayan bir şaka yapılmış gibi omuz silkti.

"Ama senden aptalları da var, üzülme." diye teselli ikramiyesi vermeyi de ihmal etmedim. Adam, "Bu kadar rahat konuşmak için masa arkasında olmak gerekmez miydi? Görüyorum ki çok da uygun bir yerde değilsiniz."

İHTİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin