Alıntı "...fırtına öncesi..."

2.5K 111 37
                                    

Küçük bir öpücüğün ruhumda büyük bir heyelana sebep olacağını ummamıştım. Gözlerim kapalıydı. Biliyordum, onun da gözleri kapalıydı. Birbirimize yaslanmış yavaşça öpüşürken sağ eli belime yılan gibi dolanmış, büyük avucu bedenimi baskılayarak ona doğru kaldırmıştı.

Zihnimde onu öpüyor olmanın gururu ne kadar dolaşıyorsa, az önce aldığımız evlilik kararı da o kadar yer sahibiydi. Sanki kafamın içinde yüzlerce yönetmen vardı ve konuştuğumuz her şeyi birer sahneye dönüştürüp bana sunuyorlardı.

"Ama bunu yarına ertelememiz gerekiyor." derken tırnaklarım sırtında belli belirsiz yollar çiziyordu. Parmak uçlarımda yükseldim ve dudaklarımı kulağına sürterek fısıldadım. "Sanırım bugün vaktimiz kalmayacak."

Çıldırtıcı sakinliği ile dudaklarını boynuma çevirdiğinde dudaklarında tebessüm olduğunu hissettim.

"Umarım yarın kalır."

Bütün bedenimi etkisi altına alan sesi ve dokunuşu onu daha fazla istememe sebep olunca sırtında gezen tırnaklarımı ona batırdım. Canının yandığını, dudaklarından kopan iniltiden anladığımda artık sakinliğini bir kenara bırakmış ve beni ani bir hareketle kavrayıp duvardan uzaklaştırmıştı. Bedenlerimiz tam anlamıyla çarpıştığında nefesimi kontrol edemedim.

Islak bedenimi gizleyen bornozumun sol omzunu hırçın bir tavırla indirmek isterken ona yardımcı olmaya çalıştım çünkü sabırsızlığı yüzünden başarısızlığa uğradı. Ellerinin çabukluğu heyecanımı artırmıştı. Bedenim tamamen çıplak kaldığında bile sadece gözlerime bakıyor ve tek kelime dahi sarf etmeden bana kendimi dünyanın en güzel kadını gibi hissettirebiliyordu.

Kurumaya yüz tutmuş saçlarıma uzandı eli. Şefkatle dokundu onlara. Sonra büyük avucu saçlarımdan uzaklaşıp yüzüme geldi, çenemin ucunu tutup yüzümü havaya kaldırdı ve öpebileceği daha fazla alana sahip oldu. Beni öpüşü gitgide daha yoğunlaşıyordu. Dili, ağzımın sınırlarına girdiğinde güçsüzce kaldırdığım elimi kemikli, güzel yüzüne yerleştirdim ve parmaklarımın altında kemikleri keskinleşen yüzünü hissettim. Birbirimizde kaybolmaya ihtiyacımız varmış, tek ihtiyacımız buymuş gibi açlıkla öpüştük ama bu öpüşme aynı zamanda birbirimizle ilk kez bu kadar açık konuşma dilimiz olmuştu.

Parmaklarım yüzünde tüy gibi dolaşırken beni yavaşça kucakladı. Bacaklarımı beline kolayca sardım ve bedenimi taşıdığı sürede kollarımı boynuna dolamayı ihmal etmedim. Kucağında benimle dizini yatağa bastırınca, bedenim geriye doğru eğim kazandı. Üzerime abanarak dudaklarıma yeniden açlığını sundu, bu kez öpüşü daha aceleciydi ama bu acelede bile kalbimi un ufak eden şefkati vardı.

Bedenim yavaşça yatağa yayıldı ve bir gök gibi üzerime gelen Cesur da benimle birlikte yatağa uzandı. Dudaklarımız anlık ayrıldı, gözlerini yüzümde hayranlıkla gezdirirken saçlarımı okşadı ve dudaklarımız bir kez daha birleşmeden önce aldığı derin nefesini duydum. Dili yavaşça ağzıma girdiğinde ellerim yoğun, yumuşak saçlarının arasına girdi. Gür saçlarını avuçlarımın arasında güçsüzce sıkıp kavramaya çalıştım.

"Seni," diye fısıldadı, dudakları dudaklarıma sürterken. "nasıl sevdiğimi biliyorsun değil mi?"

Gözlerimi usulca araladım ve bana bakan kısık ama parlak gözlere baktım. Yüzümü avuçları içine alıp tekrar, dudakları dudaklarıma bir nefes mesafesindeyken, "Biliyorsun, değil mi?" diye sordu sessizce.

"Biliyorum."

Ellerim çıplak bedenine sımsıkı sarılmış, onun benden ayrılmasına fırsat tanımayacak kadar güç sarf ediyordu. Ellerini yüzümden çekti ve başımın iki yanına yasladı. Bedeni bakış açımdan çıkmaya başladığında Cesur usul usul aşağı süzülüyor, bunu yaparken da göğsüme, karnıma, kasıklarıma öpücükler bırakıyordu.

İHTİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin