five, but i don't let define you

8.4K 1K 189
                                    

5} Gözlerinde, içinde yanan bir şeyler görüyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

5} Gözlerinde, içinde yanan bir şeyler görüyorum. Gözlerinde, gülümsemenin acıttığını biliyorum ama deniyorsun. Oh, gülümsemeye çalışıyorsun.

the weekend, in your eyes

•Taehyung•

Gelen elektronik postalara cevaplar yetiştirmeye çabalarken tıklatılan kapım ile yataktan kalktım, Kim Seokjin üzerinde dar bir kot pantolon ve pembe hoodie ile kapımda dikilirken içeri girmesi için ona yol verdim. Yeniden yatağa oturarak dizüstü bilgisayarımı kendime çevirdim, son bir postaya bakmanın ardından kapattım ve onun etrafı incelemesine izin verdim.

Sandalyeye oturarak bedenini tamamen bana çevirdiğinde, "Seninle konuşmak istediğim bir konu var." dedi, kaşlarımı çatarak ona bakarken devam etmesini bekliyordum. Çok fazla yapılacak işim vardı ve bir an önce bitirip gitmesini istiyordum. "Ben bir hafta burada olamayacağım, konseye senin başkanlık etmeni istiyorum." Bunu beklemiyordum, hem de hiç. "Önemli bir işin mi var?" diye sordum bağdaş kurarken, "Biraz kendimi toparlamam gerek." Bir şey demedim, gözlerimi kırpıştırdım. "Konuşmak istersen dinlerim." dedim, aslında dinlemek istemiyordum ama gerçekten kötü görünüyordu.

Onu bekleterek iki fincan çay almak için odadan ayrıldım, Yoongi kitaplara odaklanmış halde oturuyordu ve ona başımla selam verdiğimde gülümsedi. Çaylarla odaya döndüğümde teşekkür etti bana, ben yeniden yatağa otururken fincanı komodinin üzerine bıraktım.

"Ben birine aşığım."

Çayından aldığı küçük yudumun ardından konuşmaya başladığında beklediğim kesinlikle bu değildi, "Ondan uzun zamandır hoşlanıyordum fakat o dönüştükten sonra işler sarpa sardı." Kendi çayımı alırken kaşlarım çatıldı, "Eşi sen değildin." Başını salladı, "Ben kendi eşimle daha karşılaşmadım, ona olan aşkım o kadar büyüktü ki, eşimin o olduğuna inanıyordum ama değildi, canım çok fazla yandı." Bir şey diyemedim, kendi hislerim ile boğuşurken birinin can acısını dinlemek çok zordu. "Onun eşi var ve ben, ne yapacağımı bilmiyorum." Seokjin'i orada bırakıp gitme isteğimle başa çıkmaya çabalıyordum.

Kapım yeniden tıklatıldığında yeniden kalktım yerimden, Jimin olduğunu biliyordum. Kapıyı açtığımda Minseok ve Jimin hemen orada dikiliyorlardı. "Seni görmek istedi." dedi Jimin, Minseok onun elini bırakarak bacaklarıma sarıldığında onu koltuk altlarından tutarak kucağıma aldım. Jimin içeri girerken onun ayakkabılarını çıkarıyordu. Seokjin kaşlarını çatarak onlara bakarken "Selam hyung." dedi gülerek Jimin, yatağın kenarına oturarak Minseok'u dizlerime oturttum, siyah montunu üzerinden çıkararak yatağın diğer ucuna attım.

Ben Minseok'un rüzgardan dağılmış saçlarını düzeltirken Seokjin sessiz bir şekilde çayını içiyor, Jimin de bomboş odamı inceliyordu. Dizüstü bilgisayarı komodinin üzerine bırakarak Minseok'u yatağa bıraktım, "Burası küçük ve kötü." dedi Minseok, "Bunu Bayan Min'e söyle." dediğimde kıkırdadı, "Bizim evimiz kocaman." Minseok kendi evlerini anlatırken hepimiz onu izliyorduk, tüm sevimliliği ile herkesi alt edebilirdi.

touch it' taekookWhere stories live. Discover now