Pansy sırada heyecanlı heyecanlı kıpırdanırken arkada oturan arkadaşına döndü.

"Ya yutmaz amına koyim, yapmasak mı?" dedi.

Blaise gözlerini devirdi. "Bana bak yeminle çığlık atarım. Yapmayacaksan sen bilirsin artık. Daha fazla ikna etmeye çalışmayacağım." dedi.

Pansy kafasını iki yana sallarken "Tamam be tamam. İki söylendik diye laf yapma hemen." dedi. Ardından sınıfın kapısan giren Altın Üçlü'yü fark etti.

Sesini yükselterek "Yeter artık sus salak herif. Konuşmuyorum seninle!" diye bağırmaya başladı. Sınıftakiler ona döndüğünde Blaise gözlerini açarak kıza bir bakış attı. Sonra o da "Öff asıl sen sus. Ben de seninle konuşmuyorum zaten." diye karşılık verdi.

Ron gidip Dean'in yanına oturdu gözlerini öndeki masadan çekmeden. Harry ve Hermione de birbirine bakıyordu.

Hermione birkaç adım ilerleyip masanın önüne geldi. "Burada biz oturuyorduk Parkinson?" dedi. Soyadıyla seslenmesine üzülse de Pansy hiç çaktırmadan "Bak sinirlerim tepemde, onun yanına oturmayacağım. Siz de oturun işte bir yere." diye karşılık verdi.

Hermione her zamanki gibi önde oturacaktı. Harry'yi de çekip Blaise Zabini'nin yanına oturttu. Sonra öndeki sıraya çantasını bırakıp kitaplarını çıkarmaya girişti.

Harry yüzünü buruşturmuştu. Blaise zümrüt yeşili gözlere bakıp iç geçirdi. Ardından "Merak etme seninle oturmak için ölmüyorum." dedi. Harry çocuğa bakıp cevap vermeden önüne döndü. Zaten Blaise de konuşmasını beklemiyordu.

Pansy heyecanlıydı. Plan işe yaramıştı ve koskoca iki ders boyunca birlikte oturacaklardı. Kafasını birazcık kabarık saçlı kıza çevirdi. Güzel olmasa da yüz hatlarının düzgünlüğüyle çekici geliyordu. Ayrıca zekiydi. Hoşlanması için başlı başına bir etkendi bu da.

Profesör Slughorn içeri girdi. Elinde koca bir dosya ve göbeğiyle fazlasıyla tatlı bir adamdı.

"Yaşayan ölüm iksiri... Malzemeler dolapta. Bir saatin sonunda herkes iksirinden not alacak." diyip malzeme dolabını gösterdi eliyle.

Herkes giderken Pansy Hermione'ye yakın olmaya çalışıyordu. Kolu değmişti hatta. Bir sevinçle yerine geri döndü. İksir malzemelerini masaya bırakıp kazanın altını yakmaya girişti.

Hermione yanındaki kızın iksir dersini sevdiğini biliyordu. En iyisi kendisi olsa da o da yüksek not alırdı. FYBS sınıfına seçilmek kolay değildi sonuçta.

Herkes sakin sakin iksirini yaparken arka sıralardan bir çığlık sesi çıktı. Tüm sınıf kafasını oraya çevirirken Pansy Theo'nun sesini tanıdığı için Profesör'den bile önce ilerlemeye başladı. Ancak aceleyle fark etmeden iksir kazanını devirdi. Masa yanmaya başlarken o çoktan Theo'nun yanına gelmişti. Onu kontrol ederken önden çıkan "Aguamenti!" sesini duydu.

Hermione çıkan alevleri söndürmek için su tılsımı yapmıştı. Ancak su alevleri daha da büyütmeye başladığı anda Profesör Slughorn'un yaptığı büyü söndürdü.

Pansy şok içinde sebep olduğu şeylere bakarken Hermione yaptığı yanlış büyünün ortalığı mahvetmesine üzülmüştü.

"Diğer ders devam edersiniz. Şimdi herkes eşyalarını alıp dışarı çıksın. Burayı toparlamam gerek." dedi Slughorn.

Herkes yavaş yavaş çıkarken Hermione kütüphaneye giden yolu yarılamıştı. Pansy kızın ardından kapıya bakan kafasını Theo'ya çevirip "Niye.bağırdın?" dedi dişlerinin arasından.

Theo korkuyla parmağını masaya doğru uzatıp "Şu otun dikeni parmağıma battı." dedi. Blaise kahkaha atarken Draco kendini gülmemek için tutmaya çalışıyordu.

Pansy elini Theo'nun karnına doğru savurdu. Sonra eşyalarını toplayıp diğerlerini beklemeden ortak salonun yolunu tuttu.

***********

Yaşayan ölüm iksiri alev yapar mı ya da suyla daha çok mu yanar bilmiyorum. Salladım çünkü neden olmasın djdkdkkdjd.

Ayy ne dicem, çiftleri böyle üzdüğüm için kendi ilişkilerim bok gibi oluyor olabilir mi? Bela çeker gibiyim, başka mantıklı açıklama bulamıyorum da 🥺

Pansmione//Yarı TextingWhere stories live. Discover now