13

569 37 16
                                    

"BLAİSE, BLAİSEEEE!" diye bağıra bağıra odaya giren kız gözlerini etrafta gezdirdi.

Blaise korkuyla yerinden sıçramış dik dik kıza bakıyordu. "Bir kere, sadece bir kere şu odaya kapıyı tıklayarak gir. VE SESSİZ BİR ŞEKİLDE." diye karşılık verdi o da.

"Draco mesaj atmış bana, az önce gördüm." diyen Pansy kendini yatağa doğru fırlatıp debelenmeye başladı. Blaise de ayağa kalkıp yanına gitti.

"Doğru düzgün anlat da anlayayım. Mal gibi hareketleri bırak." dedi sakince.

"Slughorn'un akşam yemeğine davetliydi biliyorsun. McLaggen ve Hermione de oradaymış. Slughorn yakında bir parti yapacağını söylemiş. Herkes eşiyle gelebilirmiş, ve O OROSPU MCLAGGEN DA HERMİONE'YE SORMADAN BİRLİKTE GELİRİZ DEMİŞ." dedi. Sona doğru avazı çıktığı kadar bağırmıştı. Blaise ellerini kulaklarına kapatmıştı.

"Seni ilgilendirmez, Granger gitmek istemiyorsa gitmez ve istiyorsa da gider. Bir şey yapayın deme." dedi.

"Ne demek seni ilgilendirmez. O şerefsize gününü göstermezsem uyku uyuyamam." dedi Pansy. Yatakta oturur pozisyona geçmişti. Sinirden kızarmış beyaz teni ve debelenmesi yüzünden dağılmış saçlarıyla yine de güzeldi.

"Draco Theo'yla gidecek, ve ben de Harry'le gidiyorum. Partiye nasıl gireceksin?" dedi Blaise.

"Ben bulurum yolunu, umrumda değil. Her şeyi yapmaya hazırım." dedikten sonra kalkıp kapıya doğru yürümeye başladı. Blaise arkasından öylece bakarken çarpıp çıktı.

*************

Ertesi gün herkes Slughorn'un parti yapacağını duymuştu. Çoğunluk bu eğlenceli partiye katılmak istiyordu ancak davet almadan gidilmeyeceğinden ümitleri de yoktu.

Pansy davet edilmek için iksir dersinde olağanüstü bir performans gösterdikten sonra Slughorn ona da gelmesini söylemişti. Pansy kibarca teşekkür ettikten sonra koridorun uç köşelerinden birinde çığlık atarak kendi kendine kutlamıştı.

Kutlaması bittikten sonra saçlarını üstünü başını düzeltip diğer derslere girdi. Öğle yemeğinde keyifli vakit geçirdi. Salondan McLaggen'ı çıkarken görünce hızlıca peşinden gitmeye başladı.

***********

McLaggen yemekten sonra eşyalarını almak için gryffindor yatakhanesine kestirme yollardan çıkmaya çalışıyordu. Arkasından gelen sesi duymasıyla döndü.

"Heyy, McLaggen!" diyen Pansy'yi gördü.

"Parkinson?" dedi sorarcasına takındığı ifadesiyle.

Pansy ellerini arkasında birleştirmiş biraz kızarmış yanaklarıyla ona bakıyordu.

"Konuşmak istiyordum." dedi birkaç adım yaklaşarak.

McLaggen şaşırmış bir şekilde "Evet, söyle." dedi. Ama içten içe kendini övüyordu. Hiçbir muhabbeti olmayan Parkinson onun peşinden koşmuştu sonuçta.

Pansy birkaç adım daha atarak McLaggen'a tamamen yaklaştı. Aralında çok az mesafe vardı ve nefesleri birbirine değiyordu.

"Ben şeyi soracaktım. Partiye Granger'ı davet etmişsin galiba?" dedi Pansy. McLaggen yüzüne biraz baktıktan sonra "Anladım, davet almadın ve seni götürmemi istiyorsun?" dedi.

"İnanır mısın bilmem Cormac, ama bugün Slughorn beni davet etti." dedi Pansy. Sonra sağ elini kaldırıp McLaggen'ın yakasına koyarak duvara doğru itmeye başladı.

McLaggen şaşırsa da ses etmeden geriledi. Sırtı yavaşça duvara değdiğinde Pansy diğer elini de yakasına çıkarıp daha da yanaştı.

"Ama ne yalan söyleyeyim, yine de beni davet etmeni isterdim." dedi. Ardından diliyle kendi dudaklarını yaladı yavaşça. McLaggen anında dudaklarına bakmaya başlamıştı.

"Neden ki, sen benimle konuşmazsın bile?" dedi sonra.

Pansy bacağını onun bacağına dokundurup "Yanılıyorsun, sürekli seni izliyorum. Senden ne kadar hoşlandığımı görmüyor musun?" dedi.

Kızın bu hareketlerinden cesaret alan McLaggen elini Pansy'nin beline koyup kendine bastırdı. Pansy sinsi bir gülüşle yüzüne bakarken "Sen benden hoşlanmıyorsan anlarım, yapacak bir şey yok." diyip geri çekilmeye çalıştı. Ancak McLaggen kaslı kollarını çekmedi.

"Senden hoşlanmamak mümkün değil. Öyle güzelsin ki..." dedi.

Pansy ellerini çocuğun boynuna doladı. Sonra sol eli sabit dururken sağ elinin işret parmağıyla boynunun arkasından ön tarafa oradan da göğsüne doğru inmeye başladı. Eliyle takip ettiği yol karnına inerken McLaggen'ın nefesleri hızlanmıştı. Pansy aniden durup "Hala beni götüreceğini söylemedin." dedi.

"Senden başkasını götürmem mümkün değil." dedi hızlıca McLaggen.

Pansy gülümseyip çocuğun karnındaki elini çekip kendi eteğinin cebine attı. Hızla asasını çekip McLaggen'ın boynuna koyduktan sonra bedenlerini ayırdı. Elini duvara koyup çocuğa yaklaştı ve "Sen bir şerefsizsin Mclaggen, kızı seviyorum diye peşinde dolanıp duruyorsun ama sonra iki harekete tav oluyorsun." dedi.

"N-ne yani, sen benden-

"Cidden senden hoşlandığımı düşünmedin umarım, ne zaman sana baktığımı gördün? Daha iki ay önce seni reddetmiştim." dedi.

"O zaman neden böyle davranıyorsun?" dedi McLaggen. Boğazında duran asadan dolayı hareket edemiyordu.

"Sen Granger'a layık değilsin. Onunla gitmeyeceksin, yoksa bu asadan çıkan tüm büyülerin hedefi olursun. Ve emin ol büyücü bir aileden gelmenin getirisi olarak aklından geçmeyecek kara büyüler biliyorum." dedi. Çocuğun hiçbir şey söylemesine fırsat vermeden yürümeye başladı. Başlamasıyla da köşede duran kızı görmesi bir olmuştu.

Hermione sanki hiçbir şey görmemiş gibi ikisinin yanından geçip gitti. Pansy de sırf McLaggen'a çaktırmamak için yoluna devam etti.

Pansmione//Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin