11

571 41 13
                                    

Pansy akşam yemeğini es geçip doğruca yatakhaneye çıktı. Hermione ile yemek yemişlerdi, kaymak birası içmişlerdi ve alışveriş bile yapmışlardı. Mutlu hissediyordu. Lovegood ve Weasley'i yalnız bırakmak için çağırmış olsa da rn azından zaman geçirmişlerdi.

Kendi odası yerine erkekler yatakhanesine girdi. Theo ve Draco da orada olacaklarını söyledikleri mesaj atmışlardı.

Kapıyı tıklamaya bile zahmet etmeden pat diye girdiğinde Draco'nun üstsüz olduğunu fark etti. Aldırmadan onun yatağına attı kendini. Theo ve Blaise de yan yana olan yataklarında ona bakıyordu.

"Eee ne yaptınız bugün bey efendiler?" dedi.

Theo hemen yanına doğru fırlayı ellerini uzattı.

"Ojelerim nasıl? Drakie sürdü." dedi kocaman gülümsemesiyle.

"Oha çok iyiler, şu mor olanı ben alacağım." dedi.

"Aall, bende bir sürü var nasıl olsa." dedi Theo. Yatağa yanına oturdu.

Pansy Blaise'e bakınca onun da anlatmasını istediğini anladı Blaise.

"Yattım, sağa yattım, sola yattım. Sıkılınca biraz sahaya gittim. Yavşak Harry'yle barıştık. Ama çıkmıyoruz falan filan." dedi elini önemsiz olduğunu gösterircesine sallarken.

"Lan ne demek falan filan anlatsana şunu." dedi Pansy doğrulup.

"Önce sen anlat. Bugün ne yaptın?" dedi Blaise duymazdan gelerek. Draco kıyafetlerini toplayıp her şeyi yerli yerine yerleştirdikten sonra Blaise'in yanına oturmuştu. Üç oğlan da dik dik bakınca Pansy konuşmaya başladı.

"Bana aşık olduğundan falan davet etmemiş. Önce içinizi rahatlatayım. Arkadaşlarının arasını yapmaya çalışıyordu, ben de aracıydım. Sonra ben olayı anlayınca geri dönmek istedim. O da hatasını anlayıp telafi etmeye çalıştı. Gezdik tozduk. Bir şeyler yedik. En azından birlikteydik. Yeter." dedi.

Hepsi üzülmüştü biraz. Çünkü Pansy'nin üzüntüsünü görüyorlardı.

Pansy üzgün havaya dayanamayıp "Lan sıra sende, asla kaçamazsın. En ince ayrıntısına kadar Potter'la ne oldu anlatıyorsun." dedi yüksek sesle.

Blaise gülümseyip bağdaş kurdu yatağın içinde. Pansy ve Theo hevesle dinliyordu. Draco da gözlerini Theo'dan ayırabildiği sürece odaklanmaya çalışıyordu.

***********

Ginny odanın kapısını tıklayıp cevap beklemeden içeri girdi. Odada kalan diğer kızların yemekte olduğunu sadece Hermione'nin içeride olduğunu biliyordu.

Girince yatağının üstünde kitaplarıyla oturan kızı görüp doğruca yanına gitti. Yavaşça yatağa oturup "Bizden daha sonra döndünüz okula." dedi.

"Öyle mi, fark etmedim." dedi Hermione.

Ginny "Beni sinir ediyorsun." diyip sırt üstü yatağa doğru bıraktı kendini. Hermione de kitaplarını toplayıp komidinin üstüne koydu. Ginny varken çalışmak öyle kolay değildi sonuçta.

"Garip davrandığının farkındasın değil mi?" diye sordu Ginny. Cidden öyle oluğunu düşünüyordu.

"Nedenmiş o anlamadım?" diye cevap verdi Hermione.

"Neden gittin ki? Ayrıca zaman geçirmek istemediğini söyleyip en geç gelenlerden biri oluyorsun. Bilirsin normalde kimsenin ilişkisine karışmam ama bence sen kendinin farkında değilsin."

"Farkındayım." Hermione anında cevap vermişti. Ginny kafasını kaldırıp çatık kaşlarla kıza baktı.

"Zaman geçirirken eğlenceliydi. Öncesini sonrasını sorgulamak istemedim. Eğer ümit verdiğimi düşünüyorsan konuşmayı keserim." diye kendini açıkladı.

"Saçmalama, ben nereden bilebilirim." dedi Ginny.

"Hem boşverelim bu konuyu, haftaya quidditch maçı var. Yarın antrenman yapacağız, gelirsin değil mi? Çünkü Luna öylece beni izlerken heyecanlanıyorum. Sen onunla sohbet edersen ben de oyuna odaklanırım." dedi.

"Gelirim, üç yakın arkadaşım da takımdayken gelmesem ayıp olurdu." diyerek gülümsedi Hermione.

"Bizimkiler aşağıda, inelim de bakalım hadi." diyip ayağa kalktı Ginny.

"Geliyorum, üzerime ceket alayım sen git." diye karşılık verdi Hermione.

Kızıl saçlı kızın dışarı çıkmasının ardından komidinin üstüne koyduğu kitabı alıp çekmeceye attı. Sonra kenarda duran küçük kalın kapaklı ve sihirle mühürlenmiş defteri çıkardı. Birkaç sözcük ve asa hareketinin ardından defter açıldığında ilk sayfaya baktı.

Hayatımın en güzel günü olabilir mi acaba bugün? Büyülü bir okula geldim, gerçek olduğuna inanamıyordum bile. Ama varmış. Tarihini çok kez okumama rağmen her şeyi beni ayrı şaşırttı.

Harry Potter'la tanıştım. Ayrıca bir de Ronald Weasley. Beni pek sevmediler sanırım. Tıpkı eski gittiğim okuldakiler gibi. Ukalayım, fark etmeden bir şeylere atlamış oluyorum. Bildiğimi göstermek beni çok mutlu ediyor. Sonrasında diğerlerinin bakışlarını fark ediyorum ve yaptığımdan deli gibi pişman oluyorum.

İlk defa bana öyle bakmayan biriyle tanıştım, annemlerden sonra tabi. Bildiğim her şeyi anlatırken baştan sona dinledi. O yüzden şanslı hissediyorum.

Slytherin'e seçildi. Tekrar konuşabilir miyiz emin değilim. Ama sınıflarımız ortak olacakmış, belki diyorum o yüzden.

Pansmione//Yarı TextingWhere stories live. Discover now