17

524 33 17
                                    

Draco şöminenin karşısında uzun uzun oturup Theo'yu düşündükten sonra gerçekten hastadır diye korkup yatakhaneye çıkmaya karar verdi. Utandığı için ikide bir geri dönme isteğine karşı çıkmayı zor da olsa başararak kapıdan girdi.

Yatağın bir köşesinde yorganını kafasına kadar çekmiş sırtı dönük çocuğu görüp olduğu yerde kaldı. Theo son birkaç gündür yaptığı gibi uyuyordu. Bir problemi olduğunda çözmek yerine uyumayı tercih eden bir yapısı vardı.

Draco adım adım yanına yaklaşıp elini alnına değdirdi usulca. Normalden biraz daha sıcaktı ama endişelenecek kadar bir şeyi yoktu. Sonra çocuğu hafifçe dürtüp "Theo, Theo!" dedi.

Theo gözlerini açıp hemen yerinden doğruldu. Draco'yu görmesiyle şok olması bir olmuştu.

"Sen.. senin burda ne işin var? Gelebilirsin tabi senin de odan ama-

"Seni çok merak ettim, yanına gelmemek için kendimi zor tutuyordum. Ama Pansy bana senin hasta olduğunu söyledi." dedi. Kafasını yerden kaldırmıyordu. Ve sözleri bittiğinde yatağın en uç noktasına oturdu.

Theo gözlerini ayırmadan çocuğa bakıyordu. Sözlerinin devamı olduğu belliydi.

"Seni hiç küçük kardeşim gibi görmedim. Hiçbir zaman. Bazen arkadaşım, bazen en yakın dostum hatta kimseye anlatmadıklarımı sana anlatabildiğim için sırdaşım. Ama kardeşim değil. Ve gerçekten seni her zaman öyle çok sevdim ki Theo, bana olan düşkünlüğünü yanlış anlamamak için bu konuda hiç düşünmedim."

Durup derin bir nefes aldı. Kolları dizlerindeyken ellerini birleştirdi.

"Bana olan sevgini sırf beni kaybetmemek için farklı anlamdaymış gibi kullandığını düşündüm." diyip sustu. Devamını getirebilecekmiş gibi durmuyordu.

"Ama ben en başından beri seni böyle seviyorum, senden hoşlandığımı seni sevdiğimi hep biliyordum. Herkes biliyordu Draco. Sen görmedin, görmek istemedin. Ben de gerçekten istemediğini düşündüğüm için hiç söylemedim." dedi Theo. Dizlerini kendine çekip yatak başlığına yaslanmıştı.

"Hiçbir şeyi düzeltebilecek durumda değilim, değil mi?" dedi Draco. Acı bir gülümseyişle.

Theo biraz sessiz kaldı. Ardından çocuğun kazağını tutup yatağa doğru çekti.

Draco şaşırsa bile rahat bir yerde yatmaktan, özellikle Theo'yla yatmaktan mutlu olmuştu. Tamamen yatar pozisyona geldiklerinde ise Theo'yu biraz daha çekti göğsüne. Sıkı sıkı sarıp saçlarına gelişigüzel öpücükler kondurup gözlerini kapadı. Theo kafasını iyice gömüp gülümsüyordu.

***************

Pansy partinin çıkışında Hermione'yi kolundan hafifçe tutarak ortak salona götürmeye çalışırken Hermione sürekli kıkırdayıp duruyordu. Normalde kaldırabileceğinden fazla içtiği için kafası pek iyi değildi. Etraf hafif dönüyor ve dümdüz duvara bile gülümseyesi geliyordu.

Daha dayanıklı Pansy ise en azından ortak salona kadar yanında gidecekti. Ancak Hermione sürekli duruyor ve bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Sonrasında gülmeye başladığından yarım kalıp yola devam ediyordu.

Beyaz elbisesine aldırmadan Hermione yine duvara yaslandığında Pansy ciddi ciddi sinirlenmişti.

"Granger, eğer bir kere daha durmak zorunda kalırsam seni burada bırakır ve giderim." dedi. Kızın birkaç adım önünde duruyordu.

Hermione önce yüksek sesli bir kahakaha attı. Sonrasında gülmeye devam ederken zorlukla "Se-sen mi gi-deceksin ha?" dedi.
Pansy sorgularcasına kız bakarken Hermione azalan gülüşlerinin ardından "Beni burada bırakmaya kıyamazsın ki." dedi. Sonrasında duvarda sırtını kaydırarak yere oturdu. Pansy şaşırsa da bu söylediklerine gülümseyip "Sana olan sevgimi kullanma Granger." dedi. Yanına oturdu.

Omuzları birbirine değerken Hermione yüzünü Pansy'ye çevirdi. İki kızın yüzleri çok yakınken bir süre birbirlerine baktılar.

Pansy yüzünü diğer tarafa çevirip "Kalk artık gidelim, yoksa kendimi tutmakla uğraşmayacağım." dedi. Ama kalkmak için hiçbir hamlede bulunmuyordu.

Hermione kızın yüzüne elini koyup kendine çevirirken Pansy donuk bir şekilde izliyordu.

"Bana bak." dedi Hermione sadece.

Pansy kısa bir an baksa da gözlerini devirdi.

"Nasılsa hatırlamazsın." ditip ellerini kızın yanaklarına koyarak kendine doğru çekti.

Dudakları birbirine değerken kızın üst dudağını kendi dudaklarına alıp biraz emdi. Çok kısa öpücüğün ardından geri çekildi. Zaten Hermione de hiç karşılık vermiyordu.

Kafasını duvara yaslayıp karşıyı izlerken üzgündü. Sevilmemek iyi hissettirmiyordu.

"Şuan senin özür dilemen gerek." dedi Hermione.

Pansy kaşlarını çatıp yüzünü buruşturarak kıza baktı.

"Hani olur ya, öptüğüm için özür dilerim derler. Onu diyorum." diye kendini açıkladı sonra.

Pansy yan bir gülüş atıp "İsteyerek ve bilerek yaptığım hiçbir şey için özür dilemem." dedi. Sonra ayağa kalktı. Genç kızı kaldırıp koluna girerek yoluna devam etti. Şişman Kadın portesine geldiklerinde Hermione şifreyi söylemek için kapıya döndü. Ardından Pansy'yi hatırlayıp kıza baktı.

Pansy ellerini arkasına birleştirip duvara yaslanmış kızın içeri girmesini bekliyordu. Hermione sarsak adımlarla ona doğru ilerleyip bir elini omzuna diğerini beline koyarak kısacık öptü dudaklarından. Siyah saçlı kız daha ne olduğunu anlamadan geri çekilerek ortak salonun parolasını söyleyip içeri girdi. Geride sevinçten çıldıran aynı zamanda Hermione'nin hatırlamayacağına üzülen bir Pansy bırakmıştı.

 Geride sevinçten çıldıran aynı zamanda Hermione'nin hatırlamayacağına üzülen bir Pansy bırakmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***************

Mal mal saatlerde bölüm atam da, kimseye bildirim gitmesin okuyamasınlar fkdkdkdkjf

Çok geç değil ya

Neyse ben şey dicem, iki ya da en fazla üç bölüm sonra final :)

Pansmione//Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin