3.8

71.5K 5.4K 3.8K
                                    

Demi Lovato - Lionheart

Bölümün yarısı Deniz'den diğer yarısı Ege'den.

***

DENİZ DEMİR

"Sen git ben kırtasiyede ki işimi halledip gelirim." Ege'nin dediğini kafamı sallayarak onayladığımda yanımda fazla oyalanmadan yolun karşısına geçti. Bugün ek dersi yoktu eve birlikte gidecektik ama ödevi için kırtasiyeden bir şeyler alması gerekiyordu. İşinin biraz uzun süreceğini söylediği için yine yalnız başıma gidecektim.

Ege yanımdan ayrıldığında yolun aşağısına doğru yürümeye başladım. Özellikle bu aralar yalnız kalmak istemediğim hâlde evren inatla beni yalnızlığa sürüklüyordu. Tek başıma kaldığımda saniyesinde zihnime saçma sapan düşünceler doluşuyordu. Henüz Enes'in beni öpmesinin verdiği şoku üzerimden atabilmiş değildim. Normalde olsa havalara uçacağım bir olay şu an beni sadece sinirlendiriyordu.

Üzerinden iki gün geçmişti. Bu süre içerisinde yanıma bile yaklaşmamıştı. Okulda vebalıymışım gibi benden kaçıyordu. İster istemez bu durum karşısında sinirleniyordum çünkü bir şey yapıyorsa arkasında durması gerekiyordu. Beni orada öylece bırakıp gittiğinde ne hissedeceğimi hiç mi düşünmemişti?

O gün evden ayrıldıktan yarım saat sonra geri gelmişti. Yüzüme dahi bakmamıştı ve hiçbir şey söylememişti. O geldikten sonra da ben çıkıp gitmiştim zaten.

"Deniz!" Günlerdir beni duygudan duyguya sokan sesin sahibini duyduğumda adımlarımı hızlandırdım. Tam onu düşünürken yanıma gelmesi hiç iyi olmamıştı. Sadece düşünürken bile sinirlerine hâkim olamayan bir insandım. Şimdi bu konu hakkında konuşmaya kalkışsak ağzımdan hiç söylemek istemeyeceğim sözler çıkabilirdi. Bunu önlemek adına bana yetişmesin diye hızlı hızlı yürüyordum.

"Kime sesleniyorum ben? Dursana kızım!" Elini kolumda hissettiğimde daha fazla bu kaçma kovalama işini sürdüremeyeceğimi fark ettim. Kendi isteğimle durduğumda öylece bekledim. Ne ona döndüm ne de gitmek için bir adım attım. Birkaç saniye sonra Enes'in bedeni önüm geçerken derince bir soluk aldım. Başlıyorduk.

"Ne var?" Diye sordum sertçe, kafamı kaldırırken. Mavileriyle karşı karşıya kaldığımda yutkunduğunu fark ettim.

"O gün yaptığım şey için kızgın mısın bana?" Suçlu ses tonuyla konuşması ona masum bir eda katarken içimdeki öfkenin biraz dindigini hissettim. Bu ses tonuyla en ağır suçunu bile affettirebilirmiş gibi geliyordu. Ama yelkenlerimi hemen suya indirmeyecektim.

"Evet kızgınım." Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. "Çok kızgınım."

Kızgın olduğum nokta beni öpmesi değil, öptükten sonra bırakıp gitmesiydi.

"Siktir ya, biliyordum. Deniz gerçekten çok üzgünüm yemin ederim bir anda oldu. Nasıl olduğunu anlamadım bile."

Alayla güldüm ve gözlerimi etrafta gezdirdim. "Abiler kardeşlerini dudaklarından öpmez." Dediğimde gözleri şaşkınlıkla aralandı. "Abicim." Diye ekledim üzerine bastıra bastıra.

Bana bu düşünceyi kendisi aşılamıştı. Bana kardeşi gözüyle baktığını bizzat kendisi söylemişti. Beni buna o inandırmıştı. Günlerce kafamın içinde onun söyledikleri dönüp dolaşmıştı. Ve şimdi kendisi dediğinin arkasında durmuyordu.

"Çıkart o düşünceyi aklından."

"Neden? Bunu bana söyleyen de sen değil miydin?"

Belirginleşen çene kemiklerinden kendini sıktığını fark etmiştim. En az benim kadar o da öfkelenmişti ama bilmiyordu ki ben ondan daha sinirliydim. İki günün birikmişini her an çıkarabilirdim ve eğer çıkarırsam gerçekten hoş şeyler olmazdı.

KORKAK | TextingWhere stories live. Discover now